Enerji, çağdaş yaşamın sürdürülebilirliği ve ekonomik gelişimin temel yapı taşıdır. Günlük yaşantımızdan sanayi üretimine, ulaşımdan tarımsal faaliyetlere kadar hemen her alanda enerjiye duyulan ihtiyaç, onu stratejik bir kaynak haline getirmiştir. Dolayısıyla enerji sektörü yalnızca enerji üretimi ve dağıtımından ibaret değildir; aynı zamanda ekonomik büyüme, çevresel sürdürülebilirlik, ulusal güvenlik ve toplumsal refah açısından da belirleyici bir role sahiptir.
Enerji sektörü; elektrik, ısı, yakıt ve hareket enerjisi gibi farklı formlarda enerjinin üretimi, iletimi, dağıtımı ve tüketimini kapsayan çok katmanlı bir yapıdır. Bu yapı içinde fosil yakıtlar (petrol, kömür, doğal gaz) ile yenilenebilir kaynaklar (güneş, rüzgar, hidroelektrik, biyokütle, jeotermal) birlikte değerlendirilmekte; ayrıca bu kaynakların yönetimiyle ilgili teknik, finansal ve regülasyonel süreçler de sektörün ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır.
Enerjinin kullanımı, konutlarda ısınma ve aydınlatmadan endüstriyel üretime, ulaşımdan bilgi teknolojilerine kadar geniş bir yelpazeye yayılır. Özellikle dijitalleşme ile birlikte enerjiye olan bağımlılık artarken, enerji arzının sürdürülebilir, kesintisiz ve ekonomik olması ülkelerin kalkınma politikalarının temel öncelikleri arasına girmiştir.
İklim değişikliğiyle mücadelede enerji sektörü kilit aktör konumundadır. Paris Anlaşması ve benzeri uluslararası taahhütler doğrultusunda karbon emisyonlarının azaltılması, fosil yakıtlardan yenilenebilir kaynaklara geçişi zorunlu kılmaktadır. Bu dönüşüm, yalnızca üretim teknolojilerini değil; enerji politikalarını, iş modellerini ve sektörel denetim mekanizmalarını da yeniden şekillendirmektedir.
Bu bağlamda, enerji sektöründeki dönüşümün güvenilir, şeffaf ve hesap verebilir bir zeminde gerçekleşmesi, yalnızca şirketlerin değil, toplumun tamamının menfaatine hizmet etmektedir. İşte bu noktada güvence hizmetleri devreye girmekte; enerji şirketlerinin sürdürülebilirlik iddialarının doğruluğunu test ederek paydaş güvenini artırmakta, sektörde sürdürülebilir bir gelecek için sağlam temeller atılmasına katkı sunmaktadır.
Enerji Sektöründeki Trendler ve Güvence Hizmetleri, özellikle sürdürülebilirliğe doğru geçiş sürecinde küresel enerji sektörünün karşı karşıya olduğu önemli değişiklikleri ve zorlukları kapsamaktadır. Artan düzenleyici baskılar, teknolojik gelişmeler ve değişen pazar dinamikleri nedeniyle sektör, artan enerji talebini karşılamak ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için hayati öneme sahip güneş, rüzgar ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik vermektedir.
Bu trendlerin kesiştiği nokta, sektörün çevresel kaygılara ve tüketici beklentilerine uyum sağlama çabası içinde geçirdiği önemli dönüşümü ortaya koyarak, hem sektör paydaşları hem de politika yapıcılar için ilgi çekici bir hikaye oluşturmaktadır. Teknolojik yenilikler, akıllı teknolojilerin, Nesnelerin İnterneti (IoT) ve yapay zeka (AI) entegrasyonu ile enerji üretimi ve tüketimini değiştirerek bu evrimin ön saflarında yer almaktadır. Bu gelişmeler, verimlilik ve tüketici katılımında iyileşme vaat ederken, aynı zamanda birlikte çalışabilirlik ve veri güvenliği ile ilgili zorluklar da ortaya çıkarmaktadır.
Ayrıca, son dönemde yürürlüğe giren düzenleyici girişimler, jeopolitik gerilimler ve piyasa oynaklığına yanıt olarak daha sıkı sürdürülebilirlik zorunluluklarına doğru bir kaymayı yansıtarak yenilenebilir enerji projelerine yatırımı hızlandırmıştır.
Güvence hizmetleri, enerji kuruluşları tarafından yapılan sürdürülebilirlik iddialarında şeffaflık ve güvenilirlik sağlayarak bu bağlamda kritik bir rol oynamaktadır. Bu hizmetler, sürdürülebilirlik standartlarına uygunluğu doğrular ve iddiaların gerçekliğini değerlendirir, böylece paydaşlara raporlanan verilerin güvenilirliği konusunda güven sağlar.
Ancak sektör, veri karmaşıklığı, standartlaştırılmış ölçütlerin eksikliği ve güvence hizmetlerinin kaynak yoğunluğu gibi zorluklarla karşı karşıyadır ve bu zorluklar, bu uygulamaların daha yaygın olarak benimsenmesini engelleyebilir.
Gelecekte, enerji sektörünün geleceği teknolojik yeniliklere, düzenleyici değişikliklere ve pazar dinamiklerine stratejik uyumlarla şekillenecektir. Çevre, Sosyal ve Yönetişim (ESG-Environment Social Governance) güvencesine verilen önemin artması, sürdürülebilirlik uygulamalarında daha fazla hesap verebilirlik talebini yansıtmakta ve kuruluşları güvenilir, karşılaştırılabilir ve şeffaf sürdürülebilirlik bilgileri sunmaya itmektedir. Bu eğilimler gelişmeye devam ederken, sektör, paydaşların güvenini korumak ve sürdürülebilir bir enerji geleceğine geçişi sağlamak için güvence hizmetlerinin karmaşıklıklarını yönetmelidir.
Küresel Enerji Pazarına Genel Bakış
Enerji sektörü, küresel ölçekte değişen iklim politikaları, arz-talep dengesizlikleri, teknolojik dönüşüm ve sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda önemli bir evrim süreci geçirmektedir. 2024 yılı verilerine göre küresel enerji talebi %2 artış göstermiş, bu artışın büyük kısmı OECD dışı ülkeler tarafından karşılanmıştır.
1. Elektrik Üretimi ve Tüketimi
- Toplam Talep: 2024 yılında elektrik talebi tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 592 EJ’ye ulaşmıştır.
- Elektrik Tüketim Lideri Ülkeler:
- Çin: Küresel elektrik tüketiminin %30,9’unu gerçekleştirmektedir.
- ABD: OECD ülkeleri içinde %40,7 ile lider konumdadır.
- Hindistan: Yükselen tüketim trendi ile Çin’in ardından gelmektedir.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Elektrik Tüketim Verileri – 2022
2. Yenilenebilir Enerji Üretimi
- Güneş ve Rüzgar Enerjisi: 2024 yılında bu iki kaynak %16 büyüme göstermiştir.
- Çin: Bu büyümenin %57’sini tek başına karşılamış; 2024’te Çin, AB’nin toplam üretiminden 405 TWh daha fazla yenilenebilir elektrik üretmiştir.
Avrupa: Güneş enerjisi üretimi, ilk kez kömür üretimini geçmiştir. - ABD ve Hindistan: Yenilenebilir yatırımlarını artıran diğer lider ülkeler arasında yer almaktadır.
- Çin: Bu büyümenin %57’sini tek başına karşılamış; 2024’te Çin, AB’nin toplam üretiminden 405 TWh daha fazla yenilenebilir elektrik üretmiştir.
3. Petrol ve Doğal Gaz
- Petrol Üretimi: ABD, küresel petrol üretiminin %20’sini gerçekleştirerek lider konumdadır.
- Doğal Gaz Üretimi:
- ABD, Rusya, İran ve Çin: Toplam üretimin %53’ünü üstlenmiştir.
- Çin: Son 10 yılda dünyanın 4. büyük doğal gaz üreticisi konumuna gelmiştir.
Statista – Leading Oil and Gas Producing Countries 2024
4. Kömür
- Çin: Küresel kömür talebinin %67’sinden sorumlu olup, en büyük üretici ve tüketici konumundadır.
- Hindistan: Talebi %4 artmış ve Avrupa’nın toplam kömür tüketimini aşmıştır.
IEA – Coal 2023 Analysis and Forecast to 2028
5. Nükleer ve Hidroelektrik Enerji
- Nükleer Enerji: 2024’te %3 büyüme kaydedilmiş olup, artışın büyük bölümü Fransa ve Japonya kaynaklıdır.
- Hidroelektrik Enerji:
- 2024’te 180 TWh artışla son 14 yılın en büyük üretim artışı sağlanmıştır.
- Küresel elektrik üretiminin %14’ü, yenilenebilir kaynakların %45’i hidroelektrikten karşılanmaktadır.
World Nuclear Association – World Nuclear Performance Report 2024
6. Kritik Mineraller ve Enerji Depolama
- Lityum Üretimi: %16 artış; Şili %23, Arjantin %109 üretim artışı göstermiştir.
- Depolama Kapasitesi: Şebeke ölçekli batarya kapasitesi %113 artarak 126 GW’a çıkmıştır. Çin, bu kapasitenin %60’ına sahiptir.
IEA – Critical Minerals Market Review 2024
Rakamlarla Dünya Enerji Sektörü
2024 yılında küresel enerji talebi %2 artarken, mutlak talep ve yıllık büyüme oranlarında OECD dışı ülkeler başı çekti. Enerji Enstitüsü tarafından yayınlanan rapora göre enerji sisteminin temelini oluşturan fosil yakıtların payı %87 olarak gerçekleşti. Aynı raporda yer alan bilgilerin kısa derlemesini aşağıda okuyabilirsiniz.
2024 Yılı Enerji Sektörü Gelişmeleri
Genel Görünüm
- Küresel enerji kaynaklı emisyonlar 2024’te %1 artarak üst üste dördüncü kez rekor kırdı.
- Enerji talebi yıllık %2 artarak 592 EJ ile tarihi zirveye ulaştı.
- Rüzgâr ve güneş enerjisi, toplam enerji talebinden yaklaşık 9 kat daha hızlı büyüdü; ancak fosil yakıt kullanımı da %1’in biraz üzerinde arttı.
- Doğal gaz talebi %2,5 artarken, petrol tüketimi OECD ülkelerinde sabit kaldı, OECD dışı ülkelerde ise %1 büyüdü.
- Enerji dönüşümü sürüyor ancak düzensiz ve bölgesel farklılıklar gösteriyor.
Elektrik ve Yenilenebilir Enerji
- Elektrik talebi %4 artarak toplam enerji talebini geçti; bu, elektrifikasyonun sürdüğünü gösteriyor.
- Rüzgâr ve güneş enerjisi %16 büyüdü. Çin bu artışın %57’sini karşıladı.
- Çin, Avrupa’nın 2024’teki toplam üretiminden 405 TWh daha fazla elektrik üretti.
- 2024 yılında Çin, ABD, Avrupa ve Hindistan’ın toplam üretiminden iki kat fazla yenilenebilir enerji üretti.
- 2024’te rüzgâr ve güneş enerjisi üretim artışı, küresel üretim artışının %53’ünü karşıladı. Güneş enerjisi üretimi ilk kez AB’de kömür üretiminden elde edilen enerji seviyesini geçti.
Karbon Emisyonları
- Karbon emisyonları %1 artarak 40,8 GtCO₂e seviyesine ulaştı.
- 2010’dan bu yana yenilenebilir ve nükleer kaynaklar 109 Gt sera gazı salınımını engelledi.
- Çin hâlâ en büyük emisyon kaynağı; Hindistan ile birlikte 2024’teki artışın %62’sini oluşturdu.
- ABD emisyonları üst üste ikinci yıl %0,7 düştü.
- Avrupa’nın emisyonları COVID etkisi hariç tutulduğunda 6. yıl üst üste azaldı ve Çin’in üçte birine indi.
Petrol
- ABD, 2024’te küresel üretimin beşte birini karşılayarak en büyük petrol üreticisi oldu.
- Petrol, küresel enerji ihtiyacının %34’ünü karşılamaya devam etti. Talep %0,7 arttı ve 101 Mbbl/gün seviyesini aştı.
- OECD ülkelerinde talep sabit kalırken, OECD dışı ülkelerde %0,7 büyüme gözlendi.
- Çin’in petrol talebi 2024’te %1,2 azalarak zirveye ulaştığına dair işaretler verdi.
- Fuel oil ve dizel talebi düştü; jet yakıtı, etan, LPG ve benzin talebi arttı.
- Petrol fiyatları %3 düşse de hâlâ 2019 öncesine göre %27 yüksek.
Doğal Gaz
- Doğal gaz üretimi 4.124 bcm seviyesine ulaştı; ABD, Rusya, İran ve Çin üretimin %53’ünü karşıladı.
- Çin, 10 yılda dünyanın 4. büyük gaz üreticisi oldu, iç üretimi iç talebin %56’sını karşılıyor.
- Talep %2,5 artarak tüm bölgelerde büyüdü (Afrika hariç). En büyük artış Asya-Pasifik’te görüldü.
Kömür
- Asya-Pasifik’te üretim talebin %6 üzerine çıktı; küresel talep 165 EJ ile rekor kırdı.
- Çin küresel kömür talebinin %67’sinden sorumlu.
- Avrupa’da kömür tüketimi %7 azalırken, ilk kez nükleer enerji kömürün önüne geçti.
- Hindistan’ın kömür talebi %4 arttı ve birçok bölgenin toplamına eşit hale geldi.
- 2024 yılında küresel kömür fiyatları %11 oranında düştü, bu rakam 2023 zirvesine göre %52 oranında gerileme anlamına geliyor.
Nükleer Enerji
- 2024’te nükleer enerji %3 artarak küresel enerji ihtiyacının %5’inden fazlasını karşıladı. Artışın çoğu Fransa ve Japonya’dan geldi.
Elektrik Üretimi
- Son 10 yılda elektrik üretimi yıllık ortalama %2,6 arttı.
- Asya-Pasifik %52 ile lider bölge olurken, Avrupa ve Kuzey Amerika’nın payı %30 oldu.
- Gazdan üretim %2,5, kömürden üretim %1,2 arttı. Güneş ve rüzgâr enerjisi üretimi artışın yarısını karşıladı.
- Şebeke ölçekli batarya depolama kapasitesi %113 artarak 126 GW’a çıktı. Çin toplam kapasitenin %60’ına sahip.
Hidroelektrik
- Çin kaynaklı artış sayesinde hidroelektrik üretimi 2010’dan bu yana en büyük artışı (180 TWh) yaşadı.
- 2024’te hidro, küresel elektriğin %14’ünü, yenilenebilirin %45’ini sağladı.
Biyoyakıtlar
- Talep %3 artarak 2,2 milyon varil petrol eşdeğerine ulaştı. En büyük artış Asya-Pasifik’te görüldü.
- Hindistan ve Endonezya, bölge talebinin %63’ünü oluşturdu.
- AB’de biyodizel talebi %15 düştü.
Kritik Mineraller
- Nadir toprak elementleri üretimi %3,2 artarak 0,4 milyon ton oldu. Çin üretimin %71’ini gerçekleştirdi.
- Lityum üretimi %16 arttı. Şili %23 payla ikinci sırada. Arjantin üretimini %109 artırdı.
- Lityum karbonat fiyatı %69, doğal grafit %26, kobalt %23 düştü.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre, 2022’de küresel elektrik tüketimi yüzde 2,64 artarak 24.577 TWh’ye ulaştı. Sanayi sektörü yüzde 42,3 payla (10.408 TWh) liderken, meskenler yüzde 27,5 (6.751 TWh) ve ticari/kamu hizmetleri yüzde 20,4 (5.005 TWh) izledi. OECD ülkelerinde tüketim yüzde 0,9 artışla 9.835 TWh’ye (dünya tüketiminin yüzde 40’ı) ulaşırken, ABD yüzde 40,7 payla OECD lideri oldu. OECD dışı ülkelerde tüketim yüzde 3,8 artarken, Çin küresel tüketimin yüzde 30,9’unu gerçekleştirdi.
Rakamlarla Türkiye Enerji Sektörü
KPMG ve APLUS Enerji tarafından hazırlanan 2024 Enerji Sektör Raporuna göre ülkemiz enerji sektörü gelişmeleri aşağıda yer almaktadır:
1. Elektrik Talebi Artıyor, Hava Koşulları Belirleyici
- Yüksek hava sıcaklıkları 2024’ün ilk yarısında elektrik talebini artırdı; bir önceki yılın aynı dönemine göre tüketim ortalama %5,9 arttı.
- 2024 Haziran döneminde talep, 2023’e kıyasla %14 yükseldi. Bu artışın başlıca nedeni, normallerin üzerindeki sıcaklıklar ve artan soğutma ihtiyacı oldu.
- Ramazan Bayramı tatilinin 2024 Nisan ayına denk gelmesiyle o ayda artış daha sınırlı gerçekleşti.
2. Elektrik Üretiminde Yerli Kaynakların Payı Artıyor
- 2024’ün ilk 6 ayında elektrik üretimi yıllık bazda %6,8 artarak 163.959 GWh seviyesine ulaştı.
- Aynı dönemde yerli kaynakların üretimdeki payı %66’ya çıkarken, ithal kaynakların payı %34’e geriledi.
- Bu eğilim, Türkiye’nin dış ticaret açığını azaltmayı hedefleyen enerji politikalarıyla uyumludur.
3. Sanayi Elektrik Tüketiminde Lider
- 2024 ilk yarısında elektrik tüketiminin %41’i sanayi sektöründen geldi.
- Diğer tüketim oranları: mesken %28, ticarethane %26, tarım %3, aydınlatma %2.
4. Devletin Üretimdeki Payı Geriliyor, Serbest Piyasa Güçleniyor
- Türkiye’nin toplam kurulu gücü 2024 Haziran sonu itibarıyla 110.539 MW’a ulaştı.
- Kurulu gücün %57,3’ü yenilenebilir kaynaklardan geliyor.
- Devlete ait EÜAŞ’ın kurulu güçteki payı 2010’da %48,9 iken, 2024’te %19,5’e düştü.
- Özel sektörün payı %64,6’ya, lisanssız santrallerinki %12,9’a çıktı.
5. Elektrik Ticareti: İthalatta Gürcistan, İhracatta Bulgaristan ve Suriye Öne Çıkıyor
- İthalat: 2024’te Türkiye’nin en fazla elektrik ithal ettiği ülke 1.018 GWh ile Gürcistan (%68). Ardından 331 GWh ile Bulgaristan (%22) geliyor.
- İhracat: Aynı dönemde Bulgaristan’a 405 GWh (%38), Suriye’ye 336 GWh (%31) ihracat yapıldı.
- Suriye, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da ihracatta ikinci sırada yer aldı.
6. Elektriğe Erişim ve Talep Büyüme Eğilimi
- Türkiye’de 2010 yılından itibaren tüm nüfus elektriğe erişebiliyor.
- 2000–2023 yılları arasında elektrik talebi yıllık bileşik %4,2 büyüme gösterdi.
- 2023’ün ikinci yarısında elektrik talebi her ay artış gösterdi; bunda ekonomik toparlanma ve iklim koşulları etkili oldu.
Tüm bu gelişmeler ışığında T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2024-2028 Stratejik Planı uyarınca belirlenen 7 amaç aşağıdaki gibidir:
- Sürdürülebilir Enerji Arz Güvenliğinin Sağlanması
- Dışa Bağımlılığın Azaltılması
- Net Sıfır Karbon Odaklı Enerji Dönüşümü
- Güvenli, Sürdürülebilir ve Katma Değerli Madencilik
- Enerji ve Maden Piyasalarımızın Ulusal ve Uluslararası Etkinliğinin Artırılması
- Enerji ve Tabii Kaynaklar Alanında Yerli Teknolojilerin Desteklenmesi
- Kurumsal Kapasitenin Geliştirilmesi
Enerji Sektöründe Dönüşümün Hız Kazanması
Enerji sektörü, küresel ekonomi ve toplumlar için vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Sanayi devriminden bu yana enerji, ekonomik büyümenin ve toplumsal refahın temel taşlarından biri olmuştur. Ancak günümüzde sektör, iklim değişikliği, teknolojik yenilikler, artan enerji talebi ve değişen regülasyonlarla yeniden şekilleniyor. Fosil yakıtlara dayalı geleneksel enerji modellerinden yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş, enerji sektörünün yapısal dönüşümünün temelini oluşturuyor. Bu dönüşüm, yalnızca enerji üretim ve tüketim yöntemlerini değil, aynı zamanda sektörel stratejileri, iş modellerini ve risk yönetimi yaklaşımlarını da kökten değiştiriyor.
İklim değişikliği, enerji sektörünün dönüşümünü hızlandıran en büyük katalizörlerden biri.
Küresel sıcaklık artışını 1,5°C ile sınırlama hedefi, Paris Anlaşması’ndan bu yana enerji politikalarını şekillendiren temel bir unsur. Buna ek olarak, Avrupa Birliği’nin (AB) Yeşil Mutabakatı, karbon nötr hedefleri ve sıkı çevresel regülasyonlar, enerji şirketlerini daha sürdürülebilir ve çevre dostu uygulamalara yöneltiyor. Aynı zamanda, dijitalleşme, enerji sektöründe verimliliği artırırken, operasyonel süreçleri yeniden tanımlıyor. Akıllı şebekeler, veri analitiği ve yapay zeka (AI), enerji dağıtımından tüketimine kadar her aşamada devrim yaratıyor.
Bu dinamik ortamda, enerji şirketleri hem fırsatlarla hem de risklerle karşı karşıya. Güvence hizmetleri, bu dönüşüm sürecinde şirketlerin riskleri yönetmesine, regülasyonlara uyum sağlamasına ve stratejik hedeflerine ulaşmasına yardımcı olan kritik bir araç haline geliyor. İç denetim, risk yönetimi ve danışmanlık hizmetleri, enerji sektörünün karmaşıklaşan yapısında şirketlerin sürdürülebilir büyüme yolunda ilerlemesini destekliyor.
Yükselen Trendler: Enerji Sektörünü Şekillendiren Faktörler
Enerji sektörü, düzenleyici değişiklikler, teknolojik gelişmeler ve değişen pazar dinamikleri tarafından yönlendirilen dönüştürücü eğilimler yaşamaktadır. Dünya sürdürülebilirliğe giderek daha fazla öncelik verirken, özellikle artan enerji talebi ve karbon emisyonlarını azaltma aciliyeti nedeniyle güneş, rüzgar ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına olan ilgi yoğunlaşmaktadır.
Teknolojik Gelişmeler
Teknolojik yenilikler, enerji sektöründeki değişimin önemli itici güçleridir. Akıllı sayaçlar, gelişmiş analitik, Nesnelerin İnterneti (IoT) ve yapay zeka (AI) entegrasyonu, enerji üretimi, dağıtımı ve tüketiminde devrim yaratmaktadır. Bu gelişmeler, verimliliği ve güvenilirliği artırmanın yanı sıra tüketici katılımını da teşvik etmektedir. Ancak, bu yeni teknolojilerin mevcut altyapılarla entegrasyonu, birlikte çalışabilirlik sorunları, veri gizliliği endişeleri ve gelişmiş sistemleri işletmek için özel becerilere duyulan ihtiyaç gibi zorluklar ortaya çıkarmaktadır.
Enerji sektörü, teknolojik, çevresel ve ekonomik faktörlerin etkisiyle hızla değişiyor. Aşağıda, sektörü yeniden şekillendiren temel trendleri inceleyebilirsiniz:
Yenilenebilir Enerji Yatırımları: Yenilenebilir enerji kaynakları, enerji sektörünün geleceğini belirleyen en önemli trendlerden biri. Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre, 2024 yılında küresel yenilenebilir enerji kapasitesi %15 büyüyerek rekor seviyelere ulaştı. Güneş enerjisi, maliyet düşüşleri ve teknolojik ilerlemeler sayesinde en hızlı büyüyen segment oldu. Rüzgar enerjisi, özellikle deniz üstü (offshore) projelerle, Avrupa ve Asya’da büyük yatırımlar çekiyor. Hidroelektrik ve jeotermal enerji ise istikrarlı bir büyüme gösteriyor. Türkiye’de, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması (YEKDEM) gibi teşvikler, yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırıyor.
Enerji Depolama ve Batarya Teknolojileri: Yenilenebilir enerjinin kesintili doğası, enerji depolama sistemlerinin önemini artırıyor. Lityum-iyon bataryalar, yüksek enerji yoğunluğu ve maliyet avantajlarıyla lider konumda. Bununla birlikte, katı hal bataryaları, sodyum-iyon bataryalar ve akış bataryaları gibi yeni teknolojiler, daha uzun ömürlü ve çevre dostu çözümler sunuyor. Örneğin, Tesla’nın Megapack sistemleri, büyük ölçekli enerji depolama projelerinde yaygın olarak kullanılıyor. Türkiye’de ise batarya depolama projeleri, özellikle güneş ve rüzgar enerjisi entegrasyonu için pilot aşamada hızla büyüyor.
Akıllı Şebekeler ve Dijital Enerji Yönetimi: Akıllı şebekeler, enerji dağıtımında verimliliği ve güvenilirliği artırıyor. Nesnelerin İnterneti (IoT) tabanlı sensörler, gerçek zamanlı veri toplama ve analiz imkanı sunarak enerji kayıplarını azaltıyor. Dijital enerji yönetimi platformları, tüketicilerin enerji kullanımını optimize etmesine olanak tanırken, enerji şirketlerine talep tahmini ve şebeke yönetimi konusunda avantaj sağlıyor. Örneğin, Siemens ve GE gibi şirketler, akıllı şebeke teknolojilerinde lider konumda. Türkiye’de, dağıtım şirketleri akıllı sayaçlar ve SCADA sistemleriyle dijitalleşmeye hız veriyor.
Karbon Nötr Hedefleri ve Sürdürülebilirlik: Küresel olarak şirketler, 2050 yılına kadar karbon nötr olma taahhüdünde bulunuyor. Bu hedef, enerji üretiminden dağıtımına kadar tüm süreçlerde düşük karbonlu çözümleri zorunlu kılıyor. Hidrojen enerjisi, karbon yakalama ve depolama (CCS) teknolojileri, bu hedefe ulaşmada kritik rol oynuyor. Türkiye’de, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2053 Net Sıfır Emisyon hedefi, sektörü bu doğrultuda yönlendiriyor.
Enerji Piyasalarında Dijitalleşme ve Veri Analitiği: Büyük veri ve yapay zeka, enerji sektöründe karar alma süreçlerini dönüştürüyor. Veri analitiği, enerji talebi tahminlerinden bakım planlamasına kadar geniş bir alanda kullanılıyor. Örneğin, öngörücü bakım (predictive maintenance), ekipman arızalarını önceden tespit ederek maliyetleri düşürüyor. Türkiye’de, enerji piyasalarında veri odaklı karar alma süreçleri, özellikle Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında daha fazla önem kazanıyor.
Tedarik Zinciri Dinamikleri: COVID-19 salgını, enerji tedarik zincirlerinde dayanıklılığın artmasına yol açarak sektörün kesintilere daha hızlı uyum sağlamasına olanak tanıdı. Şirketler, değişken bir pazarda çevikliği korumak için kritik öneme sahip olan tedarik zinciri görünürlüğü ve hesap verebilirliğine giderek daha fazla yatırım yapmaktadır. Yenilikçiliğe verilen bu önem, tüm kaynaklarda enerji talebinin artmaya devam etmesi nedeniyle yenilenebilir kaynaklar için yeni tedarik zincirlerinin geliştirilmesini de teşvik etmiştir.
Regülasyon ve Uyum: Değişen Mevzuat Ortamı
Yasal değişiklikler, şirketlerin Ukrayna’daki çatışma gibi jeopolitik gerilimler nedeniyle artan tüketici ilgisi ve enerji güvenliği endişelerine yanıt vermesiyle yenilenebilir enerji sektörünü canlandırmaktadır. Ayrıca, federal ve eyalet düzeyinde devam eden enerji politikalarının yeniden yapılandırılmasının, önümüzdeki yıllarda daha temiz enerji kaynaklarına geçişi daha da şekillendirmesi beklenmektedir.
Enerji sektörü, hem küresel hem de yerel düzeyde sıkı regülasyonlarla karşı karşıya. Bu regülasyonlar, şirketlerin operasyonel ve stratejik süreçlerini derinden etkiliyor:
AB Yeşil Mutabakatı, CBAM ve ETS: AB’nin Yeşil Mutabakatı, 2050’ye kadar karbon nötr bir ekonomi hedefliyor. Karbon Sınır Ayar Mekanizması (CBAM), karbon yoğun ürünlerin ithalatına ek maliyet getirerek, AB dışındaki enerji şirketlerini de etkiliyor. Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ise karbon emisyonlarını azaltmak için finansal teşvikler ve yaptırımlar sunuyor. Türkiye, AB ile ticari ilişkileri nedeniyle bu regülasyonlara uyum sağlamak zorunda.
EY (Ernst & Young) AB’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) raporuna göre, karbon yoğun ürünlerin üretimi sırasında yayılan karbon için adil bir fiyat belirlemeyi ve AB dışındaki ülkelerde daha temiz sanayi üretimini teşvik etmeyi amaçlayan bir araçtır.
CBAM’nin sektörler üzerindeki etkisi
Bu sektörler, ihracatları ve yüksek emisyonları nedeniyle en çok etkilenen sektörler olacaktır.
- Çimento
- Enerji / Elektrik
- Demir – Çelik
- Alüminyum
- Gübre
- Hidrojen
Bu sektörler, yüksek karbon maliyetleri, ihracat kayıpları ve dolayısıyla rekabetçilik kaybı gibi ana etkilerden kaçınmak ve CBAM’nin yaratabileceği diğer olumsuz etkilerden korunmak amacıyla, uygun bir alternatif olarak yeşil hidrojen kullanmaya yönelebilir.
- Üretimdeki karbon emisyonları nedeniyle yüksek karbon maliyetleri
- Sürdürülebilirlik endişeleri nedeniyle ihracat kaybı
- İş uygulamalarındaki değişiklikler
- Ekstra yatırımlar
Ayrıca ek avantajlar da olabilir:
- Emisyonları azaltmaktan kaynaklanan ekonomik kazançlar
- Kapsamlı maliyet-fayda analizi
- AB ile gelişmiş ticaret ilişkileri
- Uluslararası iş birliği
CBAM etkilerini azaltma motivasyonu ve olası fırsatlar, bu sektörlerin yeşil hidrojen talebini artırmaktadır.
EY (Ernst & Young), Türkiye Yeşil Hidrojen analizine göre, Türkiye’de yeşil hidrojenin kullanım alanları arasında çimento, demir-çelik, seramik, gübre ve kimya sektörleri öne çıkıyor. Bu sektörlerde yeşil hidrojen ve karbonsuzlaşma farkındalığının artırılması, yeşil hidrojen altyapısının geliştirilmesi, elektrolizör yatırımlarının artırılması ve paydaşlar arasında stratejik işbirliklerinin teşvik edilmesiyle, karbon azaltımı ve net sıfır hedeflerine ulaşılabileceği öngörülüyor.
SKDM’nin (Karbon Sınırda Düzenleme Mekanizması) getirdiği fırsatlar ve zorluklar karşısında hızlı hareket eden şirketler, hem uluslararası rekabet avantajı elde edebilecek hem de yeşil dönüşüm sürecinde liderlik rolü üstlenebilecek. Aynı zamanda, Türkiye’de yeşil hidrojenin gelişmesi için devlet politikalarının ve teşviklerinin artırılması, yeşil hidrojenin depolanması ve dağıtımı konularındaki çözümlerin geliştirilmesi, değer zincirindeki yerli şirketlerin daha fazla katılımının sağlanması gerekiyor.
Karbon Borsası ve Karbon Ticareti: Türkiye’de kurulması planlanan karbon borsası, emisyonları azaltma yükümlülüğü olan şirketler için karbon kredisi alım-satım imkânı sağlayacaktır. Bu sistem, Avrupa’daki ETS (Emissions Trading System), Çin’in Ulusal Karbon Pazarı ve ABD’deki RGGI (Regional Greenhouse Gas Initiative) gibi uygulamalara benzer şekilde çalışacaktır. Karbon ticareti, şirketlerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarına katkı sağlarken; aynı zamanda çevresel regülasyonlara uyumu teşvik edecek önemli bir araç olarak öne çıkmaktadır.
Türkiye’deki Regülasyonlar: Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), Türkiye’de enerji sektörünün düzenleyici çerçevesini oluşturuyor. Yenilenebilir enerji teşvikleri, enerji verimliliği yasaları ve çevresel yükümlülükler, sektörü daha sürdürülebilir bir yapıya yönlendiriyor. Örneğin, 2024’te güncellenen YEKDEM mekanizması, yenilenebilir enerji projelerine finansal destek sağlıyor. Ayrıca, çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporları, enerji yatırımlarında zorunlu hale geldi.
Yeni İklim Kanunu: Türkiye’de 2024 yılı itibarıyla yürürlüğe giren İklim Kanunu ile birlikte sera gazı azaltımı, adaptasyon politikaları, karbon yutağı alanlarının artırılması ve iklim finansmanı gibi konular yasal çerçeve altına alınmıştır. Kanun, enerji sektörünün sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmasında önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca bu kanun, kurulması planlanan Ulusal Karbon Borsası ile karbon fiyatlandırma mekanizmasının hayata geçirilmesine de zemin hazırlamaktadır..
ESG Raporlaması: Çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) kriterleri, enerji şirketlerinin şeffaflık ve sürdürülebilirlik performanslarını değerlendirmede kritik bir rol oynuyor. Yatırımcılar ve paydaşlar, ESG raporlamasını bir şirketin uzun vadeli değer yaratma potansiyelinin göstergesi olarak görüyor. Türkiye’de, Borsa İstanbul’un ESG endeksleri, şirketleri bu alanda daha şeffaf olmaya teşvik ediyor.
- Türkiye’de 2024 itibarıyla yürürlüğe giren Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS 1 ve TSRS 2), Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu’nun (ISSB) IFRS S1 ve S2 dokümanlarının uyarlanmış hâlidir. Bu standartlar, GRI (Global Reporting Initiative) gibi uluslararası raporlama çerçeveleriyle birlikte kurumların çevresel etkilerini ölçülebilir ve karşılaştırılabilir şekilde raporlamasını hedeflemektedir. Borsa İstanbul’un ESG endeksleri ise şirketleri bu alanda daha şeffaf olmaya teşvik etmektedir.
Atıklardan Enerji: Geri Dönüşümlü Enerji Üretiminin Rolü
Enerji dönüşümünün önemli bir bileşeni de atıkların geri dönüşümüyle elde edilen enerji üretimidir. Bu yaklaşım, hem atık yönetimini çevre dostu hale getirir hem de alternatif enerji kaynaklarının geliştirilmesine katkı sağlar. Özellikle kentsel alanlarda oluşan evsel, endüstriyel ve biyolojik atıkların enerjiye dönüştürülmesi, döngüsel ekonomi hedefleriyle uyumlu ve sürdürülebilir bir yöntemdir.
Atıktan Enerji Üretim Yöntemleri:
- Biyokütle ve Biyogaz Tesisleri: Organik atıklardan biyogaz ve ısı enerjisi üretilir.
- Termal Geri Kazanım (Yakma Tesisleri): Katı atıkların kontrollü şekilde yakılmasıyla elektrik ve ısı enerjisi elde edilir.
- Atık Yakıtlar (RDF – Refuse Derived Fuel): Geri dönüştürülemeyen yanıcı atıkların enerji santrallerinde kullanılması.
Sektörel Faydalar:
- Enerji arz güvenliğini destekler.
- Çöp sahası ihtiyacını azaltır.
- Sera gazı salımlarını düşürür.
- Belediyeler ve enerji şirketleri için ekonomik fırsatlar sunar.
Atık bazlı enerji sistemleri, enerji sektöründe çevresel sürdürülebilirliği destekleyen inovatif çözümlerden biridir. Gerek özel sektör gerekse kamu kurumlarının bu alandaki yatırım ve teşvikleri, yeşil dönüşüm hedeflerine ulaşmak açısından büyük önem taşımaktadır.
Sanayi Kuruluşlarında Öz Tüketim Amaçlı Enerji Yatırımları ve Teşvikler
Son yıllarda üretim ve sanayi şirketlerinin kendi elektrik ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yenilenebilir enerji yatırımlarına yönelimi belirgin şekilde artmıştır. Bu gelişme, hem artan enerji maliyetleri hem de sürdürülebilirlik hedeflerinin etkisiyle hız kazanmıştır. Sanayi kuruluşları, özellikle çatı ve arazi tipi güneş enerjisi sistemlerine (GES) yoğun ilgi göstermektedir.
Yatırım Motivasyonları
- Enerji maliyetlerini azaltmak
- Karbon ayak izini düşürmek
- Tedarik sürekliliğini güvence altına almak
- Kurumsal sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlamak
Teşvik Mekanizmaları
Türkiye’de kendi enerjisini üretmek isteyen sanayi kuruluşları için çeşitli teşvik ve destekler sağlanmaktadır:
- Yatırım Teşvik Belgesi kapsamında KDV muafiyeti, gümrük vergisi istisnası, faiz/kâr payı desteği gibi avantajlar sunulur.
- Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve KOSGEB tarafından GES ve enerji verimliliği projelerine yönelik hibeler ve düşük faizli kredi destekleri sağlanmaktadır.
- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bünyesindeki YEVDES (Yenilenebilir Enerji ve Verimlilik Destekleri) programı ile danışmanlık ve uygulama desteği verilir.
İhtiyaç Fazlası Enerji Satışı
Lisanssız üretim tesisleri için 2022/2023 yönetmelik güncellemeleri doğrultusunda, ihtiyaç fazlası enerji YEKDEM (Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması) kapsamında belirlenen fiyatlarla sisteme satılabilmektedir. 10 yılı aşkın süredir uygulanan bu mekanizma ile yatırımcılar, tüketim fazlası elektriği şebekeye satarak gelir elde edebilmektedir.
2023 itibarıyla yürürlüğe giren yeni düzenlemeler sayesinde:
- GES yatırımı yapan sanayi kuruluşları aynı dağıtım bölgesi içinde farklı tesislerinin tüketimlerini mahsuplaştırabilir.
- Kurulu güç sınırı 5 MW’a çıkarılmış, böylece daha yüksek kapasiteli sistemlerin önü açılmıştır.
Bu gelişmeler, sanayi sektörünün enerji bağımsızlığını artırmakla kalmayıp aynı zamanda çevresel sürdürülebilirliğe önemli katkılar sağlamaktadır. Önümüzdeki dönemde yeşil OSB’ler (Organize Sanayi Bölgeleri) ve mikro şebeke (microgrid) çözümleriyle bu dönüşümün daha da hızlanması beklenmektedir.
Türkiye’de Enerji Regülasyonları: Üretimden Dağıtıma Kadar Kamu Rolü
Türkiye’de enerji sektörü, devletin hem düzenleyici (regülasyon) hem de yönlendirici bir aktör olarak aktif rol oynadığı stratejik bir alandır. Bu kapsamda Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), enerji üretiminden iletim ve dağıtıma, tüketimden fiyatlandırmaya kadar geniş bir çerçevede piyasayı düzenlemekte, lisanslama ve denetim faaliyetlerini yürütmektedir.
Devletin Regülasyon Görevi
EPDK, Türkiye enerji piyasasının şeffaf, rekabetçi ve sürdürülebilir şekilde işlemesi için:
- Enerji üretim tesislerine lisans verilmesi,
- Elektrik dağıtım şirketlerinin performanslarının izlenmesi,
- Tüketicilerin haklarının korunması,
- Tarifelerin belirlenmesi,
- Yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin destekleme mekanizmalarının uygulanması alanlarında yetkili ve sorumludur.
Türkiye’de dağıtım faaliyetleri 21 bölgesel dağıtım şirketi tarafından yürütülmekte olup, bu şirketlerin tarifeleri ve yatırım planları EPDK tarafından denetlenmekte ve onaylanmaktadır. Böylece enerji arzı kadar, kaliteli ve kesintisiz dağıtım hizmeti sunulması da güvence altına alınmaktadır.
Enerji Fiyatlarını Belirleyen Etkenler
Elektrik fiyatları; üretim, iletim, dağıtım ve vergi maliyetleri dahil olmak üzere çok sayıda değişkenin bileşiminden oluşur:
- Piyasa Tabanlı Unsurlar:
- Elektrik üretim maliyetleri (doğalgaz, kömür, yenilenebilir kaynaklar vb.)
- Arz-talep dengesi
- Döviz kuru hareketleri
- Küresel emtia fiyatları
- Regülasyon Tabanlı Unsurlar:
- YEKDEM maliyetleri
- Dağıtım tarifeleri ve sistem kullanım bedelleri
- Enerji fonları, TRT payı, belediye tüketim vergileri
- Dengeleme ve Uzlaştırma Mekanizmaları:
- Gün öncesi piyasası (GÖP)
- Dengeleme güç piyasası
EPDK, bu maliyet kalemlerini düzenli olarak gözden geçirerek serbest ve tarifeli tüketici grupları için fiyatları belirlemektedir. Ayrıca EPDK, serbest piyasada oluşan fiyatlar üzerinden referans oluşturarak enerji borsası olan EPİAŞ (Enerji Piyasaları İşletme A.Ş.) üzerinden piyasayı dengelemektedir.
Bu yapı sayesinde Türkiye enerji piyasası, serbestleşme hedefi doğrultusunda rekabeti teşvik ederken, kamu kontrolüyle arz güvenliği ve tüketici korunmasını da sağlamaktadır.
Riskler ve Fırsatlar: Yeni Dönemde İç Denetim ve Güvencenin Rolü
Enerji sektöründeki dönüşüm, hem riskleri hem de fırsatları beraberinde getiriyor:
Operasyonel ve Stratejik Riskler: Tedarik zinciri kesintileri, hammadde fiyatlarındaki dalgalanmalar ve jeopolitik belirsizlikler, enerji şirketlerinin operasyonel risklerini artırıyor. Örneğin, 2022’deki enerji krizinde doğalgaz fiyatlarındaki oynaklık, birçok şirketin finansal istikrarını tehdit etti.
Siber Güvenlik ve Altyapı Tehditleri: Akıllı şebekeler ve dijital altyapılar, siber saldırılara karşı savunmasız. 2024’te enerji sektörüne yönelik siber saldırıların %20 arttığı raporlandı (ENISA). Kritik altyapıların korunması, hem ulusal güvenlik hem de şirketlerin operasyonel sürekliliği için kritik.
İklim Değişikliği Riskleri: Aşırı hava olayları, enerji altyapılarını tehdit ediyor. Örneğin, seller ve fırtınalar, elektrik şebekelerinde kesintilere neden olurken, kuraklık hidroelektrik üretimini etkiliyor.
Fırsatlar: Hibrit enerji sistemleri (güneş+rüzgar+depolama), yeni pazarlara giriş (örneğin, yeşil hidrojen) ve yenilikçi iş modelleri, enerji şirketleri için büyüme fırsatları sunuyor. Türkiye, jeotermal ve güneş enerjisi potansiyeliyle bu alanda avantajlı bir konumda.
İç denetim ve güvence hizmetleri, bu riskleri yönetmek ve fırsatları değerlendirmek için kritik bir rol oynuyor. Risk bazlı denetim yaklaşımları, şirketlerin proaktif bir şekilde riskleri belirlemesine ve yönetmesine olanak tanıyor. Ancak bu denetim süreçleri yalnızca tespitle sınırlı kalmamalıdır. Kurumlar, aşağıdaki ihtiyaçlara karşılık gelen somut hizmetlere yönelmelidir:
- Veri Doğrulama ve Güvenilirlik Analizi: Sera gazı emisyonları, enerji tüketimi, atık yönetimi ve su kullanımı gibi sürdürülebilirlik verilerinin güvenilir şekilde toplanması ve doğruluğunun bağımsız olarak test edilmesi.
- Performans Göstergeleri Ölçümü: ESG kriterlerine göre belirlenen çevresel ve sosyal performans göstergelerinin (KPI) oluşturulması, ölçülmesi ve raporlanması.
- Raporlama Standartlarına Uyum Denetimi: TSRS 1-2, GRI, IFRS S1-S2 gibi ulusal ve uluslararası sürdürülebilirlik standartlarına uygunluk kontrolleri.
- Risk Önceliklendirme Haritaları: Operasyonel, iklimsel, finansal ve dijital risklerin düzeylerine göre sınıflandırılması ve aksiyon planlarının oluşturulması.
- Proje Öncesi Uygunluk Analizi: Yeni yatırımlar için çevresel ve sosyal etki değerlendirmesi, finansal risk değerlendirmesi, sürdürülebilirlik stratejisi entegrasyonu.
- Tedarik Zinciri Uyum Değerlendirmesi: Tedarikçilerin sürdürülebilirlik performanslarının denetlenmesi, çevresel etki ve sosyal uygunluk kriterlerinin izlenmesi.
Bu somut hizmetler sayesinde iç denetim ve güvence fonksiyonları, yalnızca bir kontrol mekanizması değil; aynı zamanda sürdürülebilir büyüme, yatırımcı güveni ve stratejik uyum için itici bir güç haline gelmektedir.
Güvence Hizmetlerinin Evrimi ve Katma Değeri
Enerji Depolama Çözümleri
Kesintili yenilenebilir kaynaklara bağımlılık arttıkça, etkili enerji depolama da büyük önem kazanmıştır. Lityum iyon ve akış pilleri gibi gelişmiş depolama teknolojileri, enerji arzı ve talebindeki dalgalanmaları yönetmek için gereklidir. Ancak, bu teknolojilerin geniş ölçekte kullanılması, maliyet ve verimlilik gibi zorluklarla karşılaşmaktadır. Bu nedenle, enerji depolama çözümlerini geliştirmek ve mevcut sistemlerle entegrasyonunu optimize etmek için araştırma, geliştirme ve destekleyici politikalara önemli yatırımlar yapılması çok önemlidir.
Pazar Volatilitesi ve Tüketici Katılımı
Pazar volatilitesi, birçok küresel enerji şebekesinin eski ve günümüzün tüketim taleplerini karşılayamayan bir yapıya sahip olması nedeniyle, devam eden bir zorluk olmaya devam etmektedir. Bu altyapıların modernizasyonu, eskiyen bileşenlerin yenilenmesini, akıllı şebeke teknolojilerinin uygulanmasını ve tehditlere karşı koruma sağlamak için siber güvenlik önlemlerinin güçlendirilmesini gerektirir.
Bu sorunu çözmek için enerji şirketleri, sofistike enerji yönetimi stratejileri benimsemeli ve pazarda güven ve şeffaflık oluşturmak için tüketici katılımını artırma çabalarını güçlendirmelidir.
Enerji Sektöründe Güvence Hizmetleri
Enerji sektöründeki güvence hizmetleri, kuruluşların sürdürülebilirlik iddialarında şeffaflığı, güvenilirliği ve güveni teşvik etmek için çok önemlidir. Bu hizmetler, enerji projeleri ve uygulamalarının sürdürülebilirlik performansını doğrulamak ve onaylamak için tasarlanmış bir dizi metodoloji ve çerçeveyi kapsar.
Enerji Sürdürülebilirliği Güvencesi
Enerji Sürdürülebilirliği Güvencesi, enerji sektöründeki sürdürülebilir uygulamalarla ilgili iddiaların gerçekliğini doğrulama sürecini ifade eder. Bu, yenilenebilir enerji hedefleri belirlemenin yanı sıra, yenilenebilir projelerin çevresel etkilerini değerlendirmek için Yaşam Döngüsü Değerlendirmeleri (LCA) yapmayı da içerir. Ayrıca, operasyonların çevresel yönlerini etkili bir şekilde yönetmek için Çevre Yönetim Sistemleri (EMS) uygulamak da gereklidir. Güvence hizmetleri, tüketiciler ve düzenleyiciler gibi paydaşlara, sürdürülebilirlik iddialarının pratikte yerine getirildiğine dair güven vermeyi amaçlamaktadır.
Enerji Sürdürülebilirlik Güvencesinin Bileşenleri
Enerji Sürdürülebilirlik Güvencesinin temel bileşenleri şunlardır:
Doğrulama ve Sertifikasyon Programları: Bu programlar, sürdürülebilirlik standartlarına uygunluğu değerlendiren bağımsız denetimleri içerir ve saygın sertifikasyon kuruluşları aracılığıyla güvenilirliği artırır. Bunlar arasında ISO 14001 (Çevre Yönetim Sistemi), ISO 50001 (Enerji Yönetim Sistemi), ISO 14064-3 (Sera Gazı Emisyonlarının Doğrulanması), GRI (Global Reporting Initiative) ve AA1000AS gibi uluslararası kabul görmüş çerçeveler yer alır.
Farklı Güvence Düzeyleri: Güvence görevleri genellikle üç ana düzeyde gerçekleştirilir:
- Makul Güvence (Reasonable Assurance): En yüksek doğruluk düzeyini sağlar. Bağımsız denetçi, raporlanan verilerin güvenilirliğini detaylı test ve analizlerle değerlendirir.
- Sınırlı Güvence (Limited Assurance): Daha dar kapsamlı denetim sürecidir. Genel düzeyde güven sağlar ancak daha az test uygulanır.
- Tasdik Edilmeyen Beyan (Self-declared/No assurance): Kuruluş kendi verilerini yayınlar, ancak üçüncü taraf denetimi bulunmaz. En düşük güven düzeyidir.
Bu düzeyleri anlamak, paydaşların güvence işaretlerini doğru bir şekilde yorumlaması ve raporlanan verilerin güvenilirliğini değerlendirmesi açısından kritiktir.
Karbon Emisyon Raporlaması: Sera gazı emisyonlarının doğru raporlanması, iklim değişikliğiyle mücadelede hayati öneme sahiptir. ISO 14064-1 emisyonların hesaplanması için, ISO 14064-3 ise bu verilerin doğrulanması için kullanılır. Bu standartlar, raporlanan verilerin şeffaf, tutarlı ve karşılaştırılabilir olmasını sağlayarak karbon ticareti ve yasal yükümlülüklerde temel alınan verilerin doğruluğunu güvence altına alır.
Tedarik Zinciri Sürdürülebilirliği: Enerji sektöründe tedarik zincirleri, çevresel etkiler ve sosyal sorumluluk açısından yüksek risk barındırır. Bu nedenle aşağıdaki gibi farklı ISO sertifikasyonları uygulanabilir:
- ISO 20400: Sürdürülebilir Satın Alma Yönergeleri
- ISO 45001: İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetimi
- SA8000: Sosyal Sorumluluk Standardı
- ISO 14001: Tedarikçi tesislerinde çevre yönetim uygulamalarının değerlendirilmesi Bu standartlar, ürün bazında çevresel uygunluk (örneğin Yeşil Ürün Sertifikası), tesis bazında yönetim sistemi performansı gibi farklı katmanlarda güvence sağlar.
Sürdürülebilirlik Güvence Standartlarının Faydaları: Güvence süreci aşağıdaki aşamalardan oluşur:
- Görev Planlaması: Denetim kapsamı, amaç, zaman çizelgesi ve kaynaklar tanımlanır.
- Risk Değerlendirmesi: Kritik sürdürülebilirlik alanlarında hata riskleri ve zayıf noktalar belirlenir.
- Kanıt Toplama: Görüşmeler, belge incelemeleri, saha ziyaretleri ve veri analizi yoluyla delil toplanır.
- Standartlara Göre Değerlendirme: Toplanan veriler, seçilen standartlara (örneğin ISO 14064-3, TSRS, GRI) göre teknik ve metodolojik açıdan incelenir.
- Güvence Beyanı: Denetçinin, sürdürülebilirlik verilerinin doğruluğu ve güvenilirliği hakkında nihai değerlendirmesidir.
Enerji sektörüne özel olarak bu süreç; elektrik üretiminde kullanılan kaynakların sürdürülebilirlik açısından değerlendirilmesi, enerji tüketim yoğunluğunun sektör ortalamalarıyla kıyaslanması, emisyon yoğunluk oranlarının doğrulanması, enerji verimliliği yatırımlarının çevresel etkisinin ölçülmesi gibi detaylı analizleri içerir.
Güvence Görevlerinin Türleri: Enerji sektöründe sürdürülebilirlik güvencesini kapsamlı bir şekilde anlamak için güvence görevlerinin düzeylerini ve türlerini tanımlamak önemlidir. Bunlar:
- Makul Güvence Görevi: Denetçi, yüksek düzeyde test uygular ve raporlardaki bilgilerin önemli yanlış beyan içermediğine dair “makul bir kanaat” sunar. Yatırımcılar ve düzenleyiciler için en güvenilir raporlama türüdür.
- Sınırlı Güvence Görevi: Verilerin belirli alanlarında sınırlı testler uygulanır. Denetçi, “önemli hata içerme olasılığına dair herhangi bir şüpheye rastlamamıştır” ifadesiyle daha düşük düzeyde güven sunar.
- Doğrulama veya Uyum Değerlendirmeleri: Belirli göstergeler ya da yasal gereklilikler bazında denetim yapılır (örneğin karbon vergisi yükümlülükleri).
Bu düzeyler arasında seçim yapılırken şu kriterler göz önünde bulundurulmalıdır:
- Paydaş Beklentileri: Yatırımcılar, regülatörler veya müşterilerin doğruluk ve şeffaflık beklentileri
- Bilgi Önemi: Raporlanan sürdürülebilirlik verisinin karar alma süreçlerine etkisi
- Kurumsal Kapasite ve Bütçe: Denetim kaynakları, zaman kısıtı ve maliyet hassasiyetleri
Sonuç olarak, güvence düzeyi ne olursa olsun, denetim sürecinin şeffaflığı, metodolojik uygunluğu ve açık raporlaması, enerji şirketlerinin sürdürülebilirlik performansını güvence altına almak ve paydaşların güvenini kazanmak açısından kritik önem taşımaktadır.
Gelecekteki Yön
Enerji sektöründe güvence hizmetlerinin geleceği, yeni güvence metodolojilerinin geliştirilmesi, yeni teknolojilerin entegrasyonu ve değişen paydaş beklentilerini karşılamak için standartların uyarlanmasını içeren sürekli bir araştırma gündemini gerektirmektedir. Hızla değişen enerji ortamında sürdürülebilirlik güvencesinin karmaşık zorluklarını etkili bir şekilde ele almak için çevre bilimi, mühendislik, veri analitiği ve etik alanlarından elde edilen bilgileri birleştiren disiplinler arası yaklaşımlara vurgu yapılması kritik öneme sahip olacaktır.
Güvence Hizmetlerindeki Zorluklar
Enerji sektöründe güvence hizmetlerinin sağlanması, sürdürülebilirlik raporlamasının güvenilirliğini ve etkinliğini etkileyen birkaç önemli zorlukla karşı karşıyadır. Bu zorluklar genel olarak veri karmaşıklığı, standartlaştırılmış ölçütlerin eksikliği, maliyet etkileri ve değişen güvence düzeyleri olarak sınıflandırılabilir.
Veri Karmaşıklığı ve Erişilebilirliği
Sürdürülebilirlik verileri, özellikle sera gazı emisyonları ve sosyal etki ölçütleri gibi alanlarda, enerji faaliyetlerinin karmaşıklığı ve kapsamlı tedarik zincirleri nedeniyle genellikle doğru bir şekilde toplanması, ölçülmesi ve doğrulanması zordur. Şirketler sıklıkla veri eksiklikleri ve tutarsızlıklarla karşılaşır ve bu da raporlanan bilgilerin güvenilirliğini zedeleyebilir.
Bu veri kaynaklarının karmaşık yapısı, toplama aşamasından raporlara dahil edilmesine kadar yaşam döngülerinin kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını gerektirir ve bu da güvence sürecini daha da karmaşık hale getirir.
Standartlaştırılmış Metriklerin Eksikliği
Sürdürülebilirlik raporlamasında standardizasyon konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmesine rağmen, çeşitli sektörler ve bölgelerde performansın ölçülme şekillerinde tutarsızlıklar devam etmektedir. Tek tip ölçütlerin olmaması, özellikle fosil yakıt ve yenilenebilir kaynakları içeren enerji sektöründe karşılaştırma ve kıyaslamayı zorlaştırmaktadır.
Sonuç olarak, paydaşlar şirketler arasında sürdürülebilirlik performansını etkili bir şekilde değerlendirip karşılaştırmakta zorluk yaşayabilir.
Maliyet ve Kaynak Etkileri
Sıkı güvence çalışmaları yürütmek, özellikle küçük kuruluşlar veya gelişmekte olan ekonomilerde faaliyet gösteren kuruluşlar için kaynak yoğun ve maliyetli olabilir. Bu mali yük, genellikle güvence uygulamalarının daha yaygın olarak benimsenmesinin önünde bir engel oluşturarak, şirketlerin güvenilir ve şeffaf sürdürülebilirlik raporları sunma yeteneğini engellemektedir.
Verileri sorumlu bir şekilde yönetmek için yeterli iç kontrol ve yönetişim yapılarına duyulan ihtiyaç da bu kaynak taleplerine katkıda bulunmaktadır.
Güvence Düzeyleri
Güvence hizmetleri, sağladıkları güven düzeyine göre, orta düzeyde kesinlik sunan “sınırlı güvence”den, daha yüksek düzeyde güven sağlayan ve finansal denetime benzeyen “makul güvence”ye kadar değişir.
Güvence seviyesinin seçimi, paydaşların gereksinimlerine, raporlanan bilgilerin önemine ve kuruluşun maliyet-fayda değerlendirmelerine bağlıdır. Bu değişkenlik, paydaşlar arasında sunulan sürdürülebilirlik bilgilerinin güvenilirliği konusunda kafa karışıklığına ve belirsizliğe yol açabilir.
Güvence hizmetleri, enerji sektörünün dönüşümüne paralel olarak evrim geçiriyor:
- İç Denetim Fonksiyonunun Dönüşümü: Geleneksel finansal denetimden risk odaklı ve stratejik denetimlere geçiş, iç denetim fonksiyonunu daha değerli kılıyor. İç denetçiler, artık yalnızca uyumluluğu değil, aynı zamanda stratejik hedeflere ulaşmayı destekliyor.
- Risk Bazlı Denetim Yaklaşımları: Bu yaklaşım, şirketlerin en kritik risklerine odaklanarak kaynakların etkin kullanılmasını sağlıyor. Örneğin, bir enerji şirketi, yenilenebilir enerji projelerinde risk bazlı denetimle maliyet aşımlarını önleyebilir.
- ESG ve Sürdürülebilirlik Denetimleri: ESG kriterlerine uyum, artık bir seçenek değil, bir zorunluluk. Bağımsız denetimler, şirketlerin ESG taahhütlerini doğrularken, paydaş güvenini artırıyor.
- Proje Öncesi Risk Analizleri: Yeni enerji yatırımları, yüksek sermaye gerektiriyor. Bağımsız denetim, proje risklerini önceden belirleyerek maliyet ve zaman tasarrufu sağlıyor. Örneğin, bir rüzgar santrali projesinde, çevresel ve teknik risklerin analizi, yatırımın başarısını doğrudan etkiliyor.
ERTA Sürdürülebilirlik Güvence – Denetim Raporu’na göre sürdürülebilirlik güvence süreçleri aşağıdaki faktörleri içerir:
1. İtibar Gerçekle Başlar
“Harika bir şirket olarak görülmenin tek yolu, harika bir şirket olmaktır. Güvenilir olmanın tek yolu güvenilir olmaktır.” – Tony Langham
Güvenilirlik, kurumsal itibarı yönetmenin temelidir. Şirketlerin itibar yönetimi illüzyon değil, gerçeği yansıtma çabasıdır.
2. Net Sıfır Emisyon Hedefi Kaçınılmaz
COP28’de bilim insanları ortak bir hedefte birleşti: 2050’ye kadar net sıfır karbon emisyonu şart. Bu hedefin gerçekleşmesi, yalnızca bireysel adımlarla değil; hükümetlerin ve şirketlerin kararlı aksiyonlarıyla mümkün olabilir.
3. İklim Riskleri İş Dünyası İçin Gerçek Bir Tehdit
- Artan enerji maliyetleri, karbon vergileri ve çevresel düzenlemeler şirketlerin kârlılığını zorlayabilir.
- Tedarik zinciri kesintileri ve verimlilik kayıpları riski vardır.
- Çevresel beklentileri karşılamayan şirketler, itibar kaybı yaşama riski taşır.
4. Verimli Kaynak Kullanımı = Uzun Vadeli Başarı
- Enerji, su ve atık yönetiminde verimlilik sağlayan şirketler hem çevresel hem de finansal olarak güçlenir.
- Bu yaklaşım, operasyonel riskleri azaltır ve rekabet avantajı sağlar.
5. İş Birliği Sürdürülebilirliğin Temelidir
Birleşmiş Milletler’in 17. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi (SKH 17), güçlü ortaklıkların önemini vurgular. Şirketler, devletler ve sivil toplum iş birliğiyle küresel hedeflere ulaşılabilir.
6. Güvence Süreci Neden Gerekli?
- Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik: Paydaş güveni artar, şirketin sürdürülebilirlik iddiaları somut verilerle desteklenir.
- Yatırımcı Güveni: Bağımsız denetimden geçmiş veriler, bilinçli yatırım kararlarını destekler.
- Yasal Uyumluluk: Türkiye’de 2024 itibarıyla sürdürülebilirlik raporlaması belirli kurumlar için zorunlu hâle geldi (TSRS, IFRS S1/S2).
- Risk Yönetimi: Şirketler çevresel ve sosyal risklerini daha iyi analiz ederek önlem alabilir.
- Tedarik Zinciri Denetimi: Blockchain ve dijital araçlarla sürdürülebilirlik verisi izlenebilir ve iyileştirilebilir.
7. Güvence Denetimi Adımları
- Planlama: Kaynak ve zaman çizelgesi oluşturulur.
- Risk Değerlendirmesi: Öncelikli alanlar belirlenir.
- İç Kontrollerin Gözden Geçirilmesi
- Veri ve Kanıt Toplama
- Test Prosedürleri: Uygunluk, doğruluk testleri
- Güvence Beyanı Yayını
8. Doğru Güvence Firması Seçimi Kritik
- Bağımsızlık ve Uzmanlık
- Küresel Regülasyon Bilgisi
- Sektörel Deneyim
- Güçlü Kurumsal İlişki Geçmişi
9. Standartlara Uyum ve Şeffaflık
- Denetimlerde genellikle ISAE 3000, ISAE 3410, GRI ve AA1000AS standartları esas alınır.
- Güvence, şirketin sadece olumlu yönlerini değil; tüm etkilerini şeffaf biçimde ortaya koyan, veriye dayalı bir süreçtir.
Enerji Şirketleri İçin Yol Haritası: Güvence Hizmetleriyle Stratejik Uyum
Gelecek Beklentileri
Enerji sektörü, önümüzdeki yıllarda çeşitli zorluklar ve fırsatlarla karşı karşıya kalırken, dönüştürücü değişikliklere hazırdır. Şirketler dinamik ortama uyum sağlarken, sektörün geleceğini şekillendirecek birkaç önemli eğilim ve yenilik beklenmektedir.
Enerji ve Sanayi Sektörlerinde Stratejik Uyum
2023 ve sonrası için görünüm, şirketlerin çeviklik ve dayanıklılıklarını artırma ihtiyacını yansıtmaktadır. Kuruluşlar, devam eden kesintiler karşısında rekabet avantajı sağlaması beklenen tedarik zinciri görünürlüğünü ve hesap verebilirliğini iyileştirmeye giderek daha fazla odaklanmaktadır.
Enerji sektörü, gerçek zamanlı piyasa bilgilerini ve tedarikçilerle müşterilerle bağlantının iyileştirilmesini kolaylaştıran dijital teknolojilere doğru bir geçiş yaşıyor ve bu da inovasyon ve stratejik planlamayı teşvik ediyor.
Sürdürülebilirlik ve Güvenceye Vurgu
Sürdürülebilirlik iş faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçası haline geldikçe, Çevre, Sosyal ve Yönetişim (ESG) güvencesine olan talebin artması bekleniyor. Şirketler, sürdürülebilirlik uygulamaları hakkında güvenilir, karşılaştırılabilir ve şeffaf bilgiler sağlamak zorunda kalmaktadır.
Somut sürdürülebilirlik etkilerine odaklanan sonuç odaklı güvence yöntemlerine geçiş, geleneksel uyum yaklaşımlarını zorlayacak ve iş faaliyetlerinin gerçek dünyadaki etkilerine daha fazla önem verilmesini teşvik edecektir.
Küresel Raporlama Girişimi (GRI) ve Sürdürülebilirlik Muhasebe Standartları Kurulu (SASB) gibi çerçeveleri içeren Sürdürülebilirlik Güvence Standartlarının gelişimi, sürdürülebilirlik raporlamasında standardizasyonun önemini vurgulamaktadır. Kuruluşlar, uyumluluğu sağlamak ve paydaşların güvenini korumak için giderek karmaşıklaşan standartlar ağında yolunu bulmak zorunda kalacaktır.
Yenilikler ve Teknolojik Gelişmeler
Teknolojik gelişmelerin enerji sektörünün yeniden şekillenmesinde önemli bir rol oynaması beklenmektedir. Yapay zeka (AI), büyük veri ve diğer çığır açan teknolojilerin entegrasyonu, operasyonel verimliliği artırmanın yanı sıra kurumsal sosyal sorumluluk sonuçlarını da iyileştirecektir.
Bu yenilikler olgunlaştıkça, enerji şirketleri hem pazar taleplerine hem de düzenleyici gerekliliklere daha iyi yanıt verebilecek ve böylece yenilenebilir enerji sektörlerinde büyümeyi teşvik edecek.
Düzenleyici ve Pazar Dinamikleri
Düzenleyici ortam değişiyor ve AB ve ABD’de yenilenebilir enerji kaynaklarının büyümesini teşvik etmek amacıyla vergi teşvikleri ve yenilikçi projelere finansman sağlanması öngörülen yeni politikalar.
Ekonomik rekabet gücünü ve dayanıklılığı artırma hedefleri, temiz enerji ve teknolojik yeniliklere olan ilginin artmasıyla yakından uyumludur. Sonuç olarak, düzenleyici çerçeveler ve pazar dinamikleri arasındaki etkileşim, enerji sektörünün gelecekteki yönünü belirlemede çok önemli olacaktır.
Enerji şirketlerinin sürdürülebilir büyüme ve regülasyon uyumu için güvence hizmetlerinden stratejik bir şekilde faydalanması gerekiyor:
- Regülasyon Uyumu: Güvence hizmetleri, AB Yeşil Mutabakatı, CBAM ve yerel regülasyonlara uyumu kolaylaştırıyor. Örneğin, karbon emisyon raporlaması, bağımsız denetimlerle doğrulanıyor.
- Denetim ve Danışmanlık İş Birliği: İç denetim ve danışmanlık ekipleri, risk yönetimi ve stratejik planlama süreçlerinde iş birliği yaparak şirketlerin rekabet gücünü artırıyor.
- Kurumsal Yönetim ve İç Kontrol: Güçlü iç kontrol sistemleri, operasyonel riskleri azaltırken, kurumsal yönetim ilkeleri sürdürülebilir büyümeyi destekliyor. Türkiye’de, SPK’nın kurumsal yönetim ilkeleri, enerji şirketlerini daha şeffaf ve hesap verebilir olmaya teşvik ediyor.
Kalkınma Yatırım Bankası’nın hazırladığı Küresel Trendler Riskler ve Fırsatlar raporunda riskler ve fırsatlar aşağıdaki şekilde özetlenmiştir:
Riskler
- Küresel enerji talebinin artması ve enerji arzında yaşanan dengesizlikler, enerji krizlerine yol açabilir. Ayrıca, fosil yakıt kaynaklarının sınırlı olması, fosil yakıtlara bağımlılığın devam etmesi ve enerji güvenliği kaygıları, enerji arzı ve fiyatlandırmalarında dalgalanma ve artışlara neden olabilir.
- İklim değişikliği ve aşırı hava olayları, enerji üretiminde kesintilere ve kaynakların zarar görmesine sebep olarak enerji alanında risk faktörü oluşturur. İklim değişikliği etkileriyle birlikte, doğal afetler de enerji altyapısını etkileyebilir. Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı sistemlerde de yaşanabilecek aksaklıklar, enerji arzında sorunlara yol açabilir.
- Enerji, gıda ve hammadde fiyatlarında yaşanan artışlar ülkemizdeki üretim maliyetlerini etkilemektedir. Bu durum, işletmelerin rekabet gücünü azaltabilir ve ekonomik istikrarsızlığa ve sosyal huzursuzluğa yol açabilir.
- Bölgedeki gerilimler ve siyasi çatışmalar, enerji kaynaklarının güvenli tedariğini ve lojistik ağlarını olumsuz etkileyebilir. Bu da enerji arzında dalgalanmalara ve kesintilere neden olabilir.
Fırsatlar
- Yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımların artması, enerji arzının çeşitlendirilmesini ve enerji güvenliğini sağlayabilir. Ayrıca, enerji verimliliğinin artırılması enerjinin daha etkin kullanımını mümkün kılar ve enerji talebini düşürerek enerji krizlerinin etkilerini azaltabilir.
- Yenilikçi enerji depolama çözümleri, enerji arzında istikrarı sağlayabilir. Sürdürülebilir enerji projelerine yapılan yatırımlarla ekonomik büyüme desteklenebilir ve yeni iş imkanları yaratılabilir.
- Enerji maliyetlerindeki artışlar, ülkemizin AB pazarına yakın konumuyla birlikte taşımacılık sektöründe rekabet avantajı sağlayabilir. Bu durum, yerli üretimin teşvik edilmesi ve ihracatın artırılması için fırsatlar sunabilir.
- Uluslararası toplumun sürdürülebilir enerji kaynaklarına yönelik talebi, Türkiye’nin enerji güvenliği konusundaki stratejik önemini artırabilir. Yenilenebilir enerji projeleri ve enerji ticareti, ülkenin ekonomik gelirlerine katkı sağlayabilir.
Sonuç ve Öneriler
Enerji sektörü, teknolojik yenilikler, çevresel baskılar ve regülatif değişikliklerle şekillenen karmaşık bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Güvence hizmetleri, bu süreçte şirketlerin riskleri yönetmesine, fırsatları değerlendirmesine ve sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşmasına yardımcı oluyor. Öneriler:
- Proaktif Risk Yönetimi: Risk bazlı denetimlerle, operasyonel ve stratejik riskleri önceden belirleyin ve yönetin.
- ESG Odaklı Stratejiler: Sürdürülebilirlik hedeflerini iç denetim ve raporlama süreçlerine entegre ederek paydaş güvenini artırın.
- Dijitalleşme Yatırımları: Veri analitiği, yapay zeka ve akıllı teknolojilerle denetim süreçlerini modernize edin.
- Stratejik İş Birliği: İç denetim, dış denetim ve danışmanlık ekiplerini bir araya getirerek bütüncül bir risk yönetimi yaklaşımı benimseyin.
- Eğitim ve Kapasite Geliştirme: İç denetim ekiplerini, ESG, siber güvenlik ve dijitalleşme gibi yeni trendler konusunda eğitin.
Gelecekte, güvence hizmetleri, enerji sektörünün daha şeffaf, sürdürülebilir ve dayanıklı bir yapıya kavuşmasında merkezi bir rol oynayacak. Enerji şirketleri, bu hizmetleri stratejik bir araç olarak kullanarak hem regülatif uyumu sağlayabilir hem de küresel rekabette öne çıkabilir.
Teolupus ile Enerji Sektöründe Güvenceli ve Sürdürülebilir Bir Gelecek
Enerji sektörünün dönüşüm sürecinde artan riskler, regülasyon baskıları ve sürdürülebilirlik beklentileri karşısında Teolupus olarak, şirketlerin ihtiyaç duyduğu güvence ve danışmanlık hizmetleri sunuyoruz. Deneyimli uzman kadromuz ile:
- Enerji sektöründe mevzuata uyum danışmanlığı
- Enerji sektörüne özel iç denetim danışmanlığı
hizmetlerimizin yanı sıra;
- Sürdürülebilirlik ve ESG Denetimleri,
- TSRS 1 – TSRS 2 – GRI gibi raporlama standartlarına uyum danışmanlığı,
- İklim Riski ve Enerji Verimliliği Değerlendirmeleri,
- İç Denetim ve Risk Odaklı Güvence Süreçleri
sunarak enerji şirketlerinin şeffaf, hesap verebilir ve dirençli yapılar kurmalarına destek veriyoruz. Enerji sektörüne özel olarak tasarlanmış hizmetlerimiz hakkında bilgi almak için bizimle iletişime geçin, sürdürülebilir bir geleceğe birlikte yön verelim!
Bu gönderi şu adreste de mevcuttur: English


