Lojistik, modern dünyanın vazgeçilmez bir parçasıdır. Günlük yaşamımızın her alanında, alışverişten sağlık hizmetlerine, eğitimden enerjiye kadar birçok sektör, lojistik süreçlerine dayanır. Ticaret ve alışveriş mekanizmasını yönlendiren sessiz el olan lojistik, mal ve hizmetlerin menşeinden son kullanıcıya kadar sorunsuz akışını sağlar. İster bir paketin kapınıza ulaşmasını ister hayati bir ekipmanın bir sağlık tesisine teslim edilmesini sağlasın, lojistiğin rolü yadsınamaz derecede önemlidir.
Tedarik zinciri yönetiminin önemli bir halkası olan lojistik sektörü, halihazırda büyük bir değişim içinde ve bu değişim beraberinde riskin yanı sıra fırsatları da getiriyor. Yeni teknoloji, pazara yeni girenler, yeni müşteri beklentileri ve yeni iş modelleri. Bu zorlukların üstesinden gelirken izlenecek yolda risk yönetiminin önemli bir rolü olacak.
Bu değişim sırasında malzeme tedariki, depolama, taşıma ve dağıtım süreçlerinde karşılaşılabilecek risklerin, işletmelerin verimliliğini ve karlılığını olumsuz yönde etkilemesi bekleniyor. Bu yazıda, lojistikte risk yönetimi aşamalarını ele alarak, işletmelerin bu riskleri etkili bir şekilde yönetmelerine yardımcı olacak stratejileri paylaşacağız.
Küresel lojistik pazarının büyüklüğü 2022 yılında 7,98 trilyon ABD doları olarak gerçekleşmiş olup 2023-2030 yılları arasında %10 civarında bir artışla 2030 yılına kadar 18,23 trilyon ABD doları değerine ulaşması beklenmektedir.
Türkiye’de ise lojistik sektörünün gayrisafi yurtiçi hasıladaki payı yüzde 12 seviyesindedir. Dünya Bankası’nın hazırladığı Lojistik Performans Endeksi’ne göre Türkiye önemli bir mesafe kat ederek 2018 yılındaki 47. sıradan, 2023 yılında 38. sıraya yükselerek potansiyelini ve jeopolitik konumunun önemini pekiştirmiştir. 2022 yılında ülkemiz ekonomisine 20 milyar dolarlık bir katkı sağlayan lojistik sektörü, turizmden sonra en fazla döviz kazandıran ikinci sektör konumunda yer alıyor. Hizmet İhracatçıları Birliği (HİB) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bolat, lojistik sektörünün 2023’te 25-30 milyar dolarlık bir ihracat rakamına ulaşacağına dair güçlü bir inanca sahip olduğunu belirtiyor.
Lojistikte Risk Yönetimi Nedir ve Neden Önemlidir?
Özellikle Covid-19 sonrasında, ürün veya hizmetin üretildiği yerden tüketildiği yere kadar olan süreçte, tek boyutlu tedarik zincirlerinin belirli koşullar altında çökebileceği görüldü. Halkanın zayıf zinciri malzeme tedariki, üretim, depolama, taşıma ve dağıtım gibi aşamalarda karşımıza çıkabiliyor. Bu nedenle belirsizliklerin ve potansiyel sorunların belirlenmesi, analiz edilmesi, değerlendirilerek kontrol altına alınmasının önemi daha fazla hissediliyor.
Lojistikte Risk Yönetimi: Temel Bir Gereklilik
Lojistik gibi kara, hava ve denizi kapsayan geniş bir alanda taşıma, depolama, nakliye, gümrük hizmetleri, sigorta, araç onarımı ve bakımı gibi çok çeşitli alt başlıklardaki işin yönetilmesi, etkin bir risk yönetimini zorunlu kılmaktadır.
Lojistikte risk yönetiminin neden kritik olduğunun cevabı lojistik operasyonlarının özünde yatmaktadır. Lojistik şirketleri, her bir bileşenin diğerini etkilediği, iyi yağlanmış bir makine gibi çalışır. Bir yöndeki herhangi bir aksaklık dalgalanma etkisi yaratarak operasyonel aksaklıklara neden olabilir. Bu nedenle, lojistikte etkili kurumsal risk yönetimi, bu sorunsuz senkronizasyonu sürdürmek ve lojistik yönetimini optimize etmek için hayati önem taşır. Tedarik zinciri boyunca karşılaşılabilecek operasyonel, finansal ve somut riskleri yönetebilecek altyapıyı kuran firmalar değişime ayak uydurarak gelecekteki rekabet gücünü artıracaktır.
Lojistikte Karşılaşılan Ana Risk Türleri ve Etkileri
Lojistik riskleri çok yönlüdür ve operasyonel, finansal ve maddi alanlarda geniş bir ağ oluşturur. Ek bir kritik bileşen de lojistik operasyonlarının sorunsuz bir şekilde yürütülmesi için çok önemli olan çalışanların kalitesidir. Bu risk alanları, Covid-19 krizi ile daha da belirginleşen istikrarlı bir tedarik zincirinin sürdürülmesinin merkezinde yer almaktadır.
Küresel salgın karşısında işletmelerin süreçlerini hızla ayarlamaları gerekince esnek bir tedarik zincirinin önemi iyice ortaya çıkmış ve lojistik şirketlerinin karmaşık risk ortamının altını çizmiştir.
Artık şirketler tedarik zinciri kesintileri, lojistik hizmet sağlayıcılarının performansı, teknolojik arızalar ve doğal afetler gibi faktörlerden kaynaklanan operasyonel risklerin yanı sıra döviz kurlarındaki dalgalanmalar, faiz oranlarındaki değişiklikler ve müşterilerin ödeme yapmaması gibi finansal riskler konularında daha dikkatli olmaları gerektiğinin bilincine vardılar. Halen, malzeme hasarı, hırsızlık ve doğal afetler gibi taşımacılık sektöründe sık karşılaşılan faktörler konusunda bilinç seviyesinin yeterli düzeyde olduğu söylenebilir.
Ancak, derine indikçe detaylar ile ilgilenmek gereği ortaya çıkmaktadır. Örneğin, kargo taşımacılığında en sık rastlanan kayıp türleri arasında su hasarı, depolama kaybı, hırsızlık faktörlerini sayabiliriz. Bunun yanı sıra ürünlerde çizilme, paslanma, renk değişikliği gibi hasarlar da meydana gelebilir. En ciddi kargo kayıpları ise genellikle kaza, devrilme, doğal felaket, yangın, nem ve kirlenme gibi faktörlerden meydana gelir. Mesela sürücünün herhangi bir gerekçeyle önceden planlanmayan bir alanda duraklaması hırsızlık, park yerinin ulaşıma kapanması, hava muhalefeti gibi beklenmeyen riskleri beraberinde getirir.
Aksamalar, gecikmeler, tahminler, envanter ve kapasite gibi lojistik süreçteki risk kategorilerine örnek verecek olursak, gereğinden fazla ya da az stok yapılması gibi stok yönetimi riskleri, iklim, fiziksel, kimyasal, biyolojik ve fonksiyonel gibi depolama riskleri, taşıt, sürücü, yükleme, bekleme, güzergâh gibi taşıma riskleri sayılabilir.
Lojistikte Risk Yönetimi Aşamaları
Lojistik sektörünün karmaşık ve çoğu zaman belirsiz arazisinde gezinmek için işletmeler potansiyel risklerin tanımlanması, değerlendirilmesi ve önceliklendirilmesi sürecini başlatmalıdır. Bu sistematik yöntem sayesinde lojistik işletmeleri operasyonlarını güçlendirebilir ve etkili bir risk yönetimi stratejisinin temelini atabilirler.
Tanımlama: Risklerin Ortaya Çıkarılması
Bu süreçteki ilk önemli aşama risk tanımlamadır. Özünde risk tanımlama, potansiyel tehlikeleri ve bunların kökenlerini daha önemli sorunlara dönüşmeden önce fark etmekle ilgilidir. Lojistik sektöründe risk tanımlama, iş operasyonunun her yönünün analiz edilmesini içerir. Taşımacılıktan, depolamaya ve tedarik zinciri yönetimine kadar her unsur potansiyel tehlikeler açısından değerlendirilmelidir.
Risk kaynakları çeşitli olabilir. Öngörülemeyen koşullar nedeniyle tedarik zincirinde bir kesinti, iletişim kanallarında bir aksaklık, potansiyel siber tehditler veya dalgalanan küresel pazar eğilimleri olabilir.
Bu risklerin farkında olmak hem iç süreçlerin hem de dış faktörlerin anlaşılmasını gerektirir. Bunu yaparak işletmeler, karşı karşıya oldukları risk ortamının kapsamlı bir resmini çizebilirler. Risk profilinin amacı ise, en büyük güvenlik açıklarının nerede (tedarik, talep, süreç, kontrol, çevresel etkiler) olduğunu ve zincirin bozulma ya da aksama ihtimalinin ne olduğunu belirlemektir.
Örneğin, bir ihracatçı, gümrük düzenlemelerindeki değişiklik nedeniyle ciddi gecikmelerle karşılaşabilir. Bu tür gecikmeler, teslimatları aksatabilir, müşteri memnuniyetini olumsuz etkileyebilir ve ek maliyetlere neden olabilir. Risk tanımlama aşamasında, lojistik şirketleri bu tür değişiklikleri ve onların operasyonları üzerindeki olası etkisini önceden belirleyebilir.
Günümüzde işletmeler için rekabet avantajı sağlayan unsurlardan biri tedarik zinciri yönetimi performansıdır. Bu yüzden işletmeler, tedarik zincirindeki potansiyel risklere dikkat etmek adına bir risk profili oluşturmalıdır.
Değerlendirme: Büyüklük ve Etkilerin Belirlenmesi
Potansiyel riskler belirlendikten sonra, bir sonraki adım bunların büyüklüğünü ve iş operasyonları üzerindeki potansiyel etkilerini ölçmektir. Risk değerlendirmesi, belirlenen risklerin ciddiyetini ve kuruluşun işlevselliği üzerindeki olası etkilerini belirleyen değerlendirici bir süreçtir.
Lojistik şirketlerinin bu risklerin yol açabileceği potansiyel zararı operasyonel kapasiteleri, kaynakları ve stratejik hedefleriyle karşılaştırarak tartmaları gerekir. Bu değerlendirme, işletmelerin yalnızca karşı karşıya oldukları yakın tehditlerin değil, aynı zamanda bunların potansiyel etkilerinin de farkında olmalarını sağlar. Böylece değerli iç görüler sunarak risk yönetimi sürecinin ayrılmaz bir parçası haline gelir.
Lojistik süreçlerinin daha savunmasız hâle gelmesinde etkinlik yerine verimlilik üzerine odaklanma, küreselleşme, merkezi dağıtım, dış kaynak kullanımı eğilimi, tedarikçi tabanının azalması gibi faktörler sayılabilir.
Örneğin, küresel salgın döneminde tedarik zincirinde birçok aksama yaşandı. Böyle bir durumda, risk değerlendirmesi süreci, bu tür bir olayın şirketin iş operasyonları üzerindeki olası etkisini tahmin etmeye yardımcı olabilir. Şirket, özellikle belirli bir bölgeden belirli bir ürün tedarik etmekte sorun yaşanması durumunda alternatif tedarikçiler bulma veya depolama stratejilerini yeniden değerlendirme seçeneklerini de içerecek şekilde bir dizi senaryo oluşturabilir.
Önceliklendirme: Riskleri Stratejik Olarak Sıralamak
Risk değerlendirmesi sonrasında, işletmelerin bu riskleri stratejik olarak önceliklendirmesi gerekir. Riskleri ele alacak kaynakların genellikle sınırlı olduğu düşünüldüğünde, şirketlerin riskleri potansiyel etkilerine ve kuruluşun bunlara yanıt verme kapasitesine göre sıralaması gerekir.
Risklerin önceliklendirilmesi, lojistik işletmelerinin kaynaklarını ve çabalarını daha verimli bir şekilde tahsis etmelerini sağlar. En kritik veya zarar verici riskler ilk olarak ele alınmalıdır ve işletmelerin daha az etkili olanlarla uğraşmadan önce önemli tehditleri hafifletebilmeleri sağlanır. Bu stratejik sıralama, odağı iş operasyonlarını en önemli şekilde etkileyebilecek risklere yöneltmek açısından çok önemlidir.
Örneğin, lojistik şirketi, yukarıda belirtildiği gibi potansiyel tedarik zinciri aksamalarını ve gümrük düzenlemelerindeki değişiklikleri değerlendirdiğinde, hangi riskin daha büyük bir etkisi olacağını belirlemek için bu riskleri önceliklendirebilir. Eğer bir şirketin müşterileri çoğunlukla belirli bir ürün grubuna bağlıysa ve bu ürünler de belirli bir bölgeden tedarik ediliyorsa, tedarik zinciri aksamaları gümrük düzenlemelerindeki değişikliklerden daha yüksek bir öncelikli risk olarak kabul edilebilir. Bu önceliklendirme, şirketin kaynaklarını ve çabalarını doğru yerlere yönlendirmesini sağlar.
Özetle, riskleri belirleme, değerlendirme ve önceliklendirme süreci, lojistik işletmelerinin potansiyel tehlikeleri azaltması için sağlam bir yöntemdir. Bu kapsamlı yaklaşım, şirketlerin risk ortamlarını daha iyi anlamalarına, potansiyel sorunları öngörmelerine ve bunlara karşı etkili stratejiler geliştirmelerine olanak tanır. Böylece lojistikte etkin risk yönetimi için sağlam bir zemin hazırlanır.
Risk Azaltma ve Önleme Stratejileri: Lojistikte Uygulamalar
Risk Azaltma Stratejisi: Bu strateji, belirlenen ve önceliklendirilen risklerin etkisini azaltmak için planlar geliştirmeye odaklanır. Risk azaltma, güvenlik önlemlerini artırmayı, iletişim süreçlerini iyileştirmeyi veya kesintiyi önlemek için tedarik zincirlerini çeşitlendirmeyi içerebilir. Bu kapsamda maliyet etkinliğinin değerlendirilmesi, rota optimizasyon stratejilerinin başarısının ölçülmesi ve yükleme ve boşaltma süreçlerinin incelenmesi de yer alır. Buna ek olarak, işletmeler operasyonel riskleri azaltmak için çalışan becerilerini güçlendirmek veya finansal riskleri yönetmek için sigorta poliçeleri imzalamak için çalışabilirler.
Riski azaltmak için birçok faktör inceleme konusu yapılabilir. Yerel ve uluslararası güvenlik düzenlemeleri, çevre yönergeleri, iş yasalarının yanı sıra Karayolu Taşımacılığı Düzenlemesi, Deniz İşçiliği Sözleşmesi gibi yasa, düzenleme ve standartlara uyum incelemesi, maddi ve itibar risklerini azaltma açısından değerlendirilmelidir. Mali kayıtlar, dolandırıcılık önlemleri, navlun faturaları, yakıt tüketimi talepleri kontrolleri gibi araştırmalar da bu kapsamdaki çalışmalar arasında sayılabilir.
Risk Önleme Stratejisi: İşletmenin belirli bir riskin oluşmasını önlemesini hedefler. Bu stratejiler, risklerin oluşmasını önlemek için proaktif önlemler almayı içerir. Örneğin, işletme, malzeme hasarını önlemek için kaliteli ambalaj malzemeleri kullanabilir.
Tedarik zincirinin uzunluğu risklere maruziyeti artırır.
Tedarik zincirinin kırılganlığını artırabilecek diğer yönetimsel uygulamalar tekli ya da çoklu kaynak kullanımı ile ilgilidir. Tek kaynak kullanımı tedarikçilerle ilişki kurma ve yönetme açısından önemli faydalar sağlayabilir; ancak başarısızlık durumunda yıkıcı etkileri olabilir. New Mexico, Albuquerque’de çıkan, mikroçip tedarikini kesintiye uğratan ve cep telefonu üreticisi Ericsson’u iflasa sürükleyen yangın birçok kişinin aklındadır. Buna karşılık, aynı tedarikçiyi kullanan Nokia, tedarik zinciri bu kazalara en iyi şekilde yanıt verecek şekilde yapılandırıldığı için bu olaydan sağ çıkmayı başarmıştır. Özellikle, ürün tasarımındaki değişiklikler ve ek tedarik kaynaklarının oluşturulması, talihsiz tedarikçinin değiştirilmesi ve cep telefonu üretiminin sürdürülmesi için temel olarak belirtilmiştir.
Aynı şekilde, tedarik zincirinin uzunluğu da risklere maruz kalmayı artırmaktadır. Sektör profesyonellerinin bir kuralı vardır: Dinlenen navlun risk altındaki navlundur. Özünde, kat edilmesi gereken nakliye mesafesi ne kadar uzunsa, çeşitli bağlantılarda karşılaşılan risklerin sayısı o kadar yüksektir ve kargonun kaybolması ve geri sipariş edilmesi gereken durumlarda sipariş teslim süresi de o kadar uzar. Örneğin, birçok şirket Mart 2021’de 18.000 TEU (altı metre eşdeğer birim) konteyner taşıyan Evergreen gemisinin şiddetli rüzgarlar tarafından itilmesi, baş ve kıç tarafının kanal kıyılarına sıkışarak geçişi tamamen engellemesiyle Süveyş Kanalı kazasının etkilerini yaşadı ve yaşamaya devam ediyor.
Risk Transfer Stratejisi: Bazı durumlarda işletmeler, özellikle de riskleri kendi bünyelerinde azaltma kapasitesine sahip olmadıklarında, riskleri transfer etmeye karar verebilirler. Bu, belirli operasyonların dışarıya yaptırılmasını, ortaklıklara girilmesini veya potansiyel kayıpları karşılamak için sigorta poliçesi satın alınmasını içerebilir.
Tanımlama ve değerlendirmenin ilk adımlarına dayanarak, lojistik işletmeleri risk azaltma için hedefli stratejiler geliştirebilir. Rekabet avantajı elde etme potansiyeli burada yatmaktadır. Zekice hazırlanmış stratejiler, operasyonel aksaklıkların önlenmesine ve hizmet kalitesinin korunmasına, operasyonel etkinliğin ve kârlılığın artırılmasına yardımcı olabilir.
Risk yönetimi sayesinde sevkiyatların gecikmesi veya kaybolması, ürünlerin hasar görmesi, tedarikçilerin üretiminin durması veya kalitenin kabul edilebilir olmaması gibi durumlarda ortaya çıkan ek maliyetler önemli ölçüde azaltılabilir.
Bilinen maliyet azaltıcı etkilerinin yanı sıra, araştırmalar sağlam risk yönetimi stratejileri uygulayan şirketlerin rekabet avantajı elde edebildiklerini ve böylece pazardaki liderlik konumlarını sağlamlaştırdıklarını göstermektedir. Nokia’nın New Mexico’daki mikroçip tedarikçisi üretimi durdurmak zorunda kaldığında verdiği hızlı tepki, risklerini yönetebilen kuruluşların zorlukları fırsata dönüştürebileceğini, örneğin rakiplerinin iflas etmesi durumunda pazar payı kazanabileceğini gösteren açık bir örnektir.
Dış kaynak kullanımı ve küreselleşme, tedarik zincirlerinin beklenmedik risklere veya aksaklıklara karşı kırılganlığını artırabilir.
Risk ve belirsizlik karşısında tedarik zincirleri, performans ile risk önleme ve azaltma tedbirlerinin maliyetlerini dengeleyecek şekilde yapılandırılmalıdır. Araştırmalar tarafından önerilen birkaç potansiyel uygulama şöyledir:
Taşımacılıktaki durak noktalarının sayısını azaltın. Duran yük risk altındaki yüktür, özellikle de hırsızlık veya kaçırılma riski altındadır. Kargo bir limanda, terminalde, yakıt ikmali için bir benzin istasyonunda veya sürücü dinlenirken yol kenarında durduğunda güvenlik riskleri artar. Bir nakliye planlayıcısı bu durma noktalarını en aza indirerek nakliye rotasını önleyici bir şekilde düzenleyebilir.
Coğrafi analiz gerçekleştirin. Fabrikaların veya lojistik operasyonların yerini değiştirmek zor olduğundan belirli riskleri azaltmanın veya ortadan kaldırmanın faydaları ile takas edilebilir.
Esneklik ve yedeklilik oluşturun. Esneklik aynı zamanda alternatif rotalar tasarlayarak taşımacılığa veya mümkün olduğunda fabrikaların üretim hatlarını çift üretim yapacak şekilde yeniden düzenlemelerini sağlayarak üretime de entegre edilebilir.
Tamponlardan yararlanın. Tamponlar, ihtiyaç duyulandan daha fazla envanter tutmak için kapasiteyi artırabilir veya optimum modal kaymayı sağlamak için intermodal terminallerde zaman tamponları olarak hizmet verebilir.
İlişkileri yönetin. Bir tedarikçiyle kurulan ilişkinin türü, faaliyetlerinin ve mali sağlığının şeffaflık derecesini belirleyecektir.
İş sürekliliğini/direncini teşvik edin. İşletmelerin hızlı bir şekilde yanıt verebilmesini ve tırmanmayı önleyebilmesini sağlamak için süreçlerin planlanması ve uygulamaya konulması büyük önem taşımaktadır.
Bilgi sistemlerini ciddiyetle uygulayın. Günümüzde tedarikçileri ve nakliye sırasında kargo akışlarını gerçek zamanlı olarak izlemek için, hava tahminleri ve doğal tehlikeler, trafik koşulları, terminallerdeki tıkanıklık gibi olaylar hakkında gerçek zamanlı bilgi toplayan BT çözümleri mevcuttur.
Lojistikte Risk Yönetimi İçin İzleme, Kontrol ve Sürekli İyileştirme
Risk yönetimi tek seferlik bir uygulama değil, devam eden bir süreçtir. Düzenli izleme ve kontrol mekanizmaları ile sürekli iyileştirme taahhüdü, sürdürülebilir risk yönetimi için çok önemlidir. Geleceğe baktığımızda, lojistik riskler ortamı teknolojik gelişmelerden, mevzuat değişikliklerinden ve küresel ticaret dinamiklerindeki değişimlerden etkilenerek gelişmeye devam edecektir.
Lojistik sektörünün liderleri olarak bu karmaşık risk ortamında yolunuzu bulma görevi size düşüyor. Kuruluşlarınızı esneklik ve refah dolu bir geleceğe doğru yönlendirmek sizin sorumluluğunuzdur. Bunu yapmak için risklerin bir adım önünde olmak, etkilerini anlamak ve etkili yönetim stratejileri geliştirmek gerekir. Ancak o zaman lojistik işletmeleri operasyonel verimlilik ve başarı potansiyellerini gerçekten ortaya çıkarabilirler.
Risk İzleme Stratejisi: Risk yönetimi süreci devam eder ve düzenli olarak gözden geçirilmesi gerekir. İşletmelerin, dış ve iç faktörler değiştikçe risk ortamlarını sürekli olarak izlemeleri gerekir. Bu strateji, risk yönetim planının etkili kalmasını ve yeni riskler ortaya çıktıkça veya mevcut riskler geliştikçe uyarlanabilmesini sağlar.
İş Sürekliliği Planlaması: Bu strateji, bir kriz veya yıkıcı olay sırasında operasyonların devam edebilmesini sağlayan prosedürlerin oluşturulmasını içerir. İş sürekliliği planları genellikle yedek tedarikçileri, acil durum müdahale prosedürlerini ve normal operasyonları mümkün olan en kısa sürede eski haline getirmek için kurtarma planlarını içerir.
Risk İletişim Stratejisi: Çalışanlar, müşteriler ve tedarikçiler dahil olmak üzere tüm paydaşların riskleri anlamasını sağlamak çok önemlidir. Bu strateji, belirlenen riskler, bunların potansiyel etkileri ve bunları yönetmek için atılan adımlar hakkında açık bir şekilde iletişim kurmayı içerir.
Sürekli İyileştirme Stratejisi: Devam eden risk yönetimi sürecinin bir parçası olarak, işletmeler her zaman stratejilerini geliştirmeye çalışmalıdır. Bu, risk eğilimleri hakkında bilgi edinmek için veri analitiğinin kullanılmasını, risk yönetimi uygulamalarının gözden geçirilmesini veya çalışanların risk yönetimi becerilerini geliştirmeleri için eğitim verilmesini içerebilir.
Bu stratejiler etkili bir şekilde uygulandığında lojistik işletmelerinde risk yönetimini önemli ölçüde geliştirebilir. Lojistik işletmeleri riskleri belirleyerek, değerlendirerek ve önceliklendirerek ardından da uygun stratejileri uygulayarak potansiyel tuzakların üstesinden gelebilir, operasyonel verimliliklerini artırabilir ve dinamik bir risk ortamında dayanıklılıklarını geliştirebilirler.
Sağlam risk yönetimi stratejilerine sahip şirketler rekabet avantajı elde edebilir ve böylece pazardaki liderlik konumlarını sağlamlaştırabilirler.
Mükemmel bir risk yönetimi planı oluşturmanın bir diğer potansiyel faydası da daha riskli işlere girme imkânı sağlamasıdır. Risk alan bir tutum şirketlere daha büyük ödüller getirebilirken, risk yönetimi planları riskleri kontrol etmeye ve sonuçlarını hafifletmeye yardımcı olabilir.
Eğer siz de lojistik sektöründe faaliyet gösteren bir işletmeyseniz ve risk yönetimi stratejilerinizi uygulayarak operasyonel verimliliğinizi artırmak istiyorsanız, bizimle iletişime geçin. Biz, işletmenizin karşılaştığı riskleri doğru şekilde tanımlamanıza ve yönetmenize yardımcı olabiliriz.
Bu gönderi şu adreste de mevcuttur: English