Skip to main content
Makale

Türkiye Tekstil Sektörü: Mevcut Durum, Riskler, Fırsatlar ve  Sürdürülebilirlik Perspektifiyle Stratejik Bir Değerlendirme

Yazar: Burak Saykal

Tekstil sektörü tarihsel köklü geçmişi ve üretim kapasitesiyle birçok ülke  ekonomisinin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Türkiye ekonomisi özelinde  değerlendirildiğinde; istihdam, ihracat ve büyüme üzerinde etkisi sebebiyle belirleyici  sektörler arasında yer almaktadır. Bu çalışmada, tekstil sektörünün tarihsel süreci, mevcut  yapısı ve dünya ekonomisindeki konumu, mevcut risk yapısı ve gelecek önerileri  incelenmiştir. Ele alınan veriler ışığında, döviz kuru dalgalanmaları, üretim maliyetlerinin  artışı, enflasyon oranlarındaki hızlı yükseliş ve dış talepteki daralma gibi ekonomik  etmenlerin tekstil sektörü üzerinde baskı yarattığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca katma  değeri yüksek üretim düzeyi, dijitalleşme ve risk yönetim stratejilerinin tekstil sektörünün  gelişimi ve sürdürülebilirliği adına hayati önem taşıdığı anlaşılmaktadır. 

1. Giriş  

Tekstil sektörü, dünyadaki en eski sanayi dallarından biri olmasının yanı sıra,  temelde tekstil ve hazır giyim olarak iki gruba ayrılan, ancak çok farklı sayıda alt  sektörleri bünyesinde bulunduran önemli bir ekonomik faaliyet alanıdır. Tarihin ilk  dönemlerinde geleneksel üretim süreci, sanayi devrimiyle birlikte yerini seri üretime  bırakmış ve ülkelerin sanayileşme aşamasında kritik bir rol oynamıştır. Günümüzde ise, tekstil sektörü teknolojinin desteği ile farklı özellik ve yapıdaki ürünleri kısa sürede  üretebilme kabiliyetine ulaşmış ve birçok ülke ekonomisi için önemli bir sektör haline  gelmiştir. Tekstil sektörünün temel hammadde kaynakları arasında; pamuk, yün elyaf,  suni ve sentetik elyaf, jüt ve kenevir yer almaktadır. Bu ürünlerden iplik ve mamul kumaş  ürünleri tekstil, kumaştan nihai giyim eşyası vb. ürün elde edilen sürece kadar olanlara  ise, hazır giyim sektörü dahilinde değerlendirilmektedir. Her iki sektör beraber  değerlendirildiğinde uzun bir üretim zincirine sahip olduğu anlaşılmaktadır. 

Tekstil ve hazır giyim sektörü büyüklüğü itibariyle ülkelerin makroekonomik  değişkenleri; özellikle büyüme, kalkınma ve istihdam üzerinde kritik öneme sahiptir. Bu  kapsamda, önceleri sanayi devrimini tamamlayan ülkelerin büyüme ve kalkınmasında  lokomotif bir sektör olan tekstil, 1980’lerle birlikte dünya ekonomisinin hızla entegre  olması sebebiyle kullanım alanı ve ticareti gelişmiştir. Bu özelliğiyle günümüzde en çok  küreselleşen endüstrilerin başında yer almaktadır (Aydoğdu, 2012). Dolayısıyla sadece  gelişmiş ülkeler adına değil gelişmekte olan ülkeler adına da önemli bir gelir kaynağı  konumuna gelmiştir (Ekti, 2013). 

Yapısı gereği tekstil ve hazır giyim sektörü uzun yıllar boyunca Gümrük Tarifeleri  ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) kanunlarından ayrı olarak yönetilmiştir. Bu  kapsamda, 1995 yılında Dünya Ticaret Örgütü’nün kurulmasıyla birlikte ‘’Tekstil ve  Giyim Anlaşması Agreement on Textiles and Clothing-ATC ‘’ kabul edilerek yürürlüğe  girmiştir. (Şahbudak ve Şahin, 2016:127). 

Genel çerçevede değerlendirildiğinde, tekstil sektörünün dünya ihracatındaki  payının yıllar itibariyle ciddi bir oranda azaldığı belirtilmektedir (Bayraktar ve Sezer,  2022). Bu azalmanın temel nedenleri arasında, teknolojik ilerlemenin ve katma değeri  yüksek ürünlerin (örneğin; otomotiv, ilaç, elektronik vs.) küresel ticarette öne çıkması  gösterilmektedir. Bunun yanında, gelişmekte olan ülkelerin üretim hacimlerini artırması,  küresel ölçekte değer zincirlerinin yeniden yapılanması, üretimde dijitalleşmenin

hızlanması bu değişimde önemli etmenler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple, söz  konusu değişim sadece tekstil sektöründeki daralmayı açıklamamakta, aynı zamanda  dünya ticaretinin yapısal değişimini de yansıtmaktadır. 

Günümüzde tekstil sektörü Türkiye gibi üretim kapasitesi güçlü, emek yoğun  üretimin yoğun olduğu ülkelerde; istihdam, ihracat ve sanayi üretim hacmini doğrudan  etkileyebilme potansiyeline sahip olması nedeniyle makroekonomik yapı içerisinde  belirleyici rol üstlenmektedir. Tarihsel süreçte Türkiye’ in ekonomisinde önemli bir yeri  olan tekstilin, modern dönemde sanayileşmenin ve dünya ekonomisiyle entegrasyonun  hızlanmasıyla birlikte daha geniş pazarlara ulaşılmış ve dış rekabet gücü artmıştır. Lakin  son dönemde görülen ekonomik/ekonomik olmayan nedenlerle birlikte; tedarik zinciri  sorunları sıklıkla karşılaşılmaya başlanmış, bunun yanında enerji ve döviz kurularındaki  maliyet artışları sektörün sürdürülebilirliği adına önemli riskler doğurmuştur. 

Bu çalışmada, tekstil sektörü küresel ve Türkiye özelinde ele alınmış, sektörün  tarihsel süreci, mevcut yapısı, ekonomik dinamikleri ve karşı karşıya olduğu/olabileceği  risk unsurları detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Buna ek olarak, sektöre yönelik olarak  strateji ve öneriler geliştirilerek geleceğe yönelik bir yol haritası sunulması  hedeflenmektedir. 

 

2. Tekstil Sektörünün Türkiye’deki Tarihsel Yolculuğu 

Pamuklu dokumacılık faaliyetlerinin kökeni Orta Asya ve Çin’e dayanmaktadır.  Türkler, Orta Asya’daki yaşamları boyunca dokumacılık faaliyetlerini kavramaya  başlamışlardır. Zamanla Türk boylarının Orta Asya’dan batıya doğru göç etmeleri,  dokumacılık faaliyetlerinin doğudan batıya yayılmasına olanak sağlamıştır (Şentürk vd.,  1976, 54). Bilhassa 13. yüzyılla birlikte Ege ve Akdeniz bölgelerine yerleşen Türk  boylarıyla beraber, kilim ve halı gibi tekstil ürünlerinin üretimi ve tüketimi artmıştır. Osmanlı ’ın genişleme döneminde loncalar tarafından fiyat ve ürün denetiminin yapılarak  piyasa düzenlemesi yapılmıştır. Loncalar tarafından, hammadde tedariğinin organize bir  şekilde sağlanması, üretim sürecinin aksamadan düzgün ve sistematik bir şekilde  yönetilmesini sağlamıştır. Bu kapsamda pamuklu dokuma üretiminin gelişmesinde üretim  ve pazar koşullarının ürerimde doğrudan etkisi olduğu sonucuna varılabilir.  

Üretimin hem yerel halk tarafından hem de ticaret kervanlarınca gerçekleşmesi,  İpek yolu üzerinde bulunan Anadolu’ nun, coğrafi konumu gereğince pamuklu dokumada  önemli bir pazar haline gelmesine yardımcı olmuştur. 16. yüzyıla gelindiğinde, dokuma 

üretiminde Denizli ve Tokat, ipekli ürünlerde Bursa, sof yün kumaş üretiminde Ankara  başlıca üretim merkezleri haline gelmiştir (Aras, 2006). Osmanlı İmparatorluğu döneminde ekonomide önemli bir gelir kaynağı durumunda olan tekstil sektörü dış  rekabet gücünün zayıfladığı görülmektedir. Dış rekabet gücünün azalmasında;  Avrupa’nın sanayi devrimini tamamlaması, tekstil sektöründe ağır sanayi makine ve  teçhizat teknolojisinin kullanılmaya başlaması etkili olan unsurlar arasında yer almaktadır  (Güleryüz, 2011). 

Cumhuriyet dönemiyle birlikte, devlet tarafından gerçekleşen yerli üretimi teşvik  edici ve artıcı politikalar neticesinde iplik, dokuma ve pamuk işletmelerinin kuruluşuna  önem verilmiştir. Bu kapsamda, Kayseri’de 1933 yılında Sümerbank fabrikası kurulmuş  ve tekstil sektörünün yeni yapısı, modern çağa uygun olarak temelleri atılmıştır (Erden,  2006). 

1931-1934 döneminde uygulanmaya başlanan Birinci Beş Yıllık Kalkınma  Planı’yla birlikte Türk tekstil sanayisinin gelişimi ivme kazanmıştır. Bu dönemde  özellikle, nitelikli bireylerin yetiştirilmesi, üretim artışını sağlanmasına yönelik teşvikler  artırılmıştır (Özgür, 2006). Tekstil sektörü sanayileşmenin temel kollarından biri olarak  benimsenmiştir (Bayraktar ve Sezer,2022). Bu kapsamda, korumacı devlet politikaları  benimsenmiş, yatırımlar ve kalkınma idarelerinin üretim kanalları ön plana çıkarılması  amaçlanmıştır. (Owen ve Pamuk, 1999). 1950’li yıllara gelindiğinde üretimde devlet payı  azalırken, özel sektörün yatırımlardaki payı artmaya başlamıştır. 1950’li yıllarında  başında %28 olan özel sektör payı 1960’lı yılların başında %62’e 1990’lu yılların başında  ise, %90 seviyesine yükselmiştir. Bu oran günümüzde ise %100’e ulaşmıştır (Özyazgan,  2012 

Türkiye ekonomisinin 1980’li yılların başlarıyla birlikte ekonominin dışa  açılmaya başladığı ve serbestleşme politikalarının uygulamaya konulduğu bir dönüşüm  sürecini simgelemektedir. Bu dönemde, kamu kesiminin ekonomi üzerindeki etkisinin  sınırlandırılması, özel sektör faaliyetlerinin teşvik edilmesi ve ihracatın sürdürülebilir  ekonomik büyümenin lokomotifi olarak ön plana çıkarılması hedeflenmiştir (Beriş,  2008). Avrupa Birliği’nin kotalarına rağmen, uygun işgücü maliyeti, hammadde erişim  kolaylığı ve esnek üretim yapısı sayesinde Türk tekstili, Avrupa’nın en büyük  ithalatçılarından biri haline gelmiştir. Coğrafi konum avantajı, düşük taşıma maliyetleri 

ve kısa teslim süreleri ile rekabet gücü kazanmıştır. Böylelikle sektör önemli bir atılım  sergilemiştir (Arslan, 2008). 

3. Sektörün Genel Yapısı 

Tarihsel süreçte İngiltere, Fransa, ABD ve Japonya gibi sanayi devriminin öncü  ülkelerinde ekonomik büyümenin ivme kazanmasında önemli bir rol üstlenen tekstil  sektörü, 1970’li yıllarda dışa açılma politikalarının etkisiyle üretim ve ihracat  faaliyetlerini giderek gelişmekte olan ülkelere kaydırmıştır (Demir ve Önder, 2023).  Japonya’da artan üretim maliyetleri ve istihdamdaki kısaltmalara bağlı olarak Japon  şirketlerinin üretimlerini daha az maliyetle karşılayabildikleri diğer Asya ülkeleri Güney  Kore ve Tayvan’a yönlendirmesi bu duruma örnek gösterilebilir. Düşük maliyet ve ucuz  işgücü sayesinde, üretim ve istihdam artışını sağlayan bu durum, diğer Asya ülkelerini  pozitif etkilemiş ve bu ülkelerin sanayileşmesine katkı sağlamıştır. Bu bağlamda, tekstil  sektörünün gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere kayma eğiliminde olduğu, bunun  temel nedenin ise, üretim maliyetlerindeki artış ve istihdam dinamiklerindeki  değişimlerin etkisi olduğu söylenebilir (Aydoğdu, 2012). 

3.1 Türkiye’de Tekstil Sektörüne Genel bir Bakış 

Gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan Türkiye’de, tekstil sektörünün Gayri  Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içindeki payı, istihdam kapasitesinin belirlenmesindeki öncü  rolü, yüksek düzeyde ihracat potansiyeli ve diğer alt sektörleri çoğaltan etkisiyle etkilemesi nedeniyle Türkiye ekonomisinde belirleyici bir rol oynamaktadır (İTKİB,  2013). 

Türkiye’de tekstil sektörünün genel ihracatı ABD ve AB ülkelerine olmaktadır.  1996 yılında Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne üye olmasının artından AB bölgesine kotasız  ihracata başlanmış bu dönemden sonra ihracat hızlanmıştır. Uluslararası Ticaret Örgütü  (WTO) verilerine göre; Türkiye dünya tekstil ihracatından aldığı payla 5. sırada yer sırada  yer almaktadır.1 Türkiye’nin tekstil sektöründeki bu güçlü konumda; ürün kalitesi ve  yelpazesinin geniş olması, Avrupa, Afrika ve Orta Doğu ülkelerine coğrafi konumun  yakın olması ve bunun lojistik avantaj sağlaması önemli faktörler arasındadır. Bu sayede  esnek tedarik zinciri sağlanmakta, böylelikle hem küçük ölçekli hem de büyük ölçekli  firmalara kısa sürede talep edilen ürünleri temin edebilmektedir. Türkiye’nin bu avantajlı  

T1.2 - Türkiye Tekstil Sektörü: Mevcut Durum, Riskler, Fırsatlar ve  Sürdürülebilirlik Perspektifiyle Stratejik Bir Değerlendirme - 2025 -

konumu ve geniş üretim seviyesi dünya ekonomisinde Türk Tekstil sektörünü diğer  ülkelerden pozitif yönde ayrıştırmaktadır. Ancak son dönemlerde yaşanan yerel ve  küresel bazlı gelişmeler Türkiye ekonomisini olumsuz etkilemiş, makroekonomik  değişkenler üzerinde dalgalanmaların yaşanmasına yol açmıştır.2 Bu konjonktürel gelişmeler, özellikle ihracat, üretim kapasitesi ve tedarik zincirlerinde aksamaların  görülmesine yol açmıştır. Bu bilgiler temelinde Türkiye’nin yıllar itibariyle küresel tekstil  ve hammadde sektörü ihracatın aldığı pay şekil 1.1’de gösterilmiştir. 

S1.1 - Türkiye Tekstil Sektörü: Mevcut Durum, Riskler, Fırsatlar ve  Sürdürülebilirlik Perspektifiyle Stratejik Bir Değerlendirme - 2025 -

Şekil incelendiğinde, Türkiye’nin küresel tekstil ve hammadde ihracatından aldığı  payın ortalama 3% olduğu ve görülmektedir. Covid-19 pandemisi döneminde görülen  düşüşün ardından hızlı bir toparlanma trendi yakaladığı, sonraki yıllarda bu seyri  sürdürdüğü görülmektedir.3 Bu dönemde, AB ülkeleri en büyük ihracat destinasyonu  olmaya devam etmiş, AB ülkelerini Afrika ülkeleri takip etmiştir. Her ne kadar AB  ülkeleri, Türk Tekstil sektöründe en büyük ihracatçı konumunda olsa da AB bölgesinde  ekonomik durgunluğun devam edeceği öngörüsü, tekstil sektörünün toparlanma süresinin  

2 Bu dönemde yaşanan bazı gelişmeler: 27.05.2013 tarihinde Gezi Olayları, 15.07.2016 tarihinde darbe  girişimi,16.04.2017 sistem değişikliği referandumu, 12.11.2018 tarihinde Rahip Brunson olayı, 11.03.2020  covid-19 pandemisi, 22.02.2022 tarihinde Rusya-Ukrayna savaşının başlaması ve 06.02.2023 tarihinde  yaşanan Hatay ve Kahramanmaraş depremleri ayrıca bu gelişmelere ek olarak 2010 yılı başlarında  Suriye’de başlayan savaş sonrası 3.65milyon kişi geçici koruma altındadır Türkiye’de yaşamaktadır. 

3 Genel itibariyle değerlendirildiğinde, Türkiye’nin 1995 yılında tekstil sektörünün dünya ihracatındaki  payı %31 iken 2024 yılına gelindiğinde bu oran %3.3 seviyesinde gerçekleşmiştir (WTO 2025). 

uzayacağını beklentisini yaratmıştır. (Demir ve Önder 2023). Öte yandan, Covid -19  pandemisinin ardından tekrar hızlanan üretim sürecinin 6 Şubat depreminin ardından  olumsuz etkilenmesinin önüne geçebilmek adına Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı  (UNDP) bilhassa depremden etkilenen bölgelerdeki tekstil sektöründeki firmalara çeşitli  yardım paketleri açıklanmıştır (Euromonitor International, 2019). Bu bilgiler dahilinde  Türkiye’nin tekstil sektöründe ihracat yaptığı ülkeler Tablo1.1’de gösterilmiştir. 

t1.1 - Türkiye Tekstil Sektörü: Mevcut Durum, Riskler, Fırsatlar ve  Sürdürülebilirlik Perspektifiyle Stratejik Bir Değerlendirme - 2025 -

Tablo 1.1. incelendiğinde, tekstil ihracatında dalgalanmalar görülse de genel  olarak artış içerisinde olduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanında, Türkiye’nin tekstil  ihracatının büyük ölçüde AB ülkelerine yönelik olduğu, en fazla ihracatın ise, İtalya’ya  gerçekleştirildiği görülmektedir. ABD ikinci sırada yer alırken, son yıllarda Mısır ile olan  ihracatın da artış gösterdiği dikkat çekmektedir. 

Toplam dış ticaretin daha sağlıklı analiz edilebilmesi için, ithalat ve ihracat  verilerinin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu amaçla, Türkiye’nin son beş yıl  toplam tekstil ve hammadde ihracat ve ithalat rakamları grafik 1.1’de gösterilmiştir. 

G1.1 - Türkiye Tekstil Sektörü: Mevcut Durum, Riskler, Fırsatlar ve  Sürdürülebilirlik Perspektifiyle Stratejik Bir Değerlendirme - 2025 - 

Grafik 1.1. analiz edildiğinde, özellikle Covid-19 pandemisinin ardından  Türkiye’nin tekstil ve hammadde ihracat ve ithalat rakamlarında hızlı bir yükselmenin  oluğu anlaşılmaktadır. Özellikle 2020 yılında ihracatın ithalattan büyük olması iç talebin  ve üretimin devam ettiğini açıklamaktadır. Bu süreç, medikal tekstil gibi kalemlerin ihraç  artışında etkili olduğunu açıklayabilir. 2022 yılında her iki kaleminde en yüksek  seviyesine ulaştığı görülmektedir. Ancak bu yıl itibarıyla ithalatın ihracata yaklaşması,  sektörün hammadde temininde dışa bağımlılığını ortaya koymaktadır. 2023 ve 2024  yıllarında ihracat ve ithalatta gözlenen gerileme, küresel ekonomik yavaşlama, artan  maliyetler ve talep daralması gibi unsurların sektör üzerindeki etkisini yansıtmaktadır. 

3.1.1 Üretim Kapasitesi 

Üretim kapasitesinin etkin ve verimli kullanımı; üretim maliyetlerinin  düşürülmesi üretim, iç ve dış rekabet gücü ve karlılık artışının sağlamasında bir hayli  önemlidir. Dolayısıyla kapasite kullanım oranının mevcut veriler ışığında etkin bir  şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, Türkiye’de 2010-2024 yılları arasında  tekstil ürünlerinin imalat kapasite kullanım oranları şekil 1.1’de gösterilmiştir.  

Şekil 1.1 incelendiğinde, 2010-2024 yılları boyunca tekstil sektöründe kapasite  kullanım oranının nispeten istikrarlı bir seyir izlediği görülmektedir. Bu dönemde, iç  talep, ihracat ve küresel rekabetin destekleyici bir rol oynadığı ve üretimin etkin bir  şekilde kullanılmaya çalışıldığı sonucuna varılabilir. Ancak 2020 yılında Covid-19  pandemisinin neden olduğu; üretim hacminin düşmesi, talepteki azalma ve tedarik  zincirindeki aksaklıklar gibi faktörler kapasite kullanım oranının bir önceki yıla göre  ciddi bir şekilde azalmasına yol açmıştır(ICAC, World Textile Fiber Demand 2024). 2021  yılında hızlı bir toparlanma görülse de sonraki yıllarda kapasite kullanımım oranının  dalgalı bir seyir izlediği görülmektedir. Bu durum, sektörün pandemi sonrası dönemde  kalıcı bir üretim ivmesi yakalayamadığını ve yapısal zorluklarla karşı karşıya olduğunu  ortaya koymaktadır. 

Türkiye’de tekstil sektörünün ekonomik yapı dahilindeki önemini ve zaman  içerisinde yaşadığı dönüşümü göstermesi bakımından önem arz eden katma değer  göstergesinin 2008-2022 yılları içerisindeki değişimi Şekil 1.3.’te gösterilmiştir. 

s1.3 - Türkiye Tekstil Sektörü: Mevcut Durum, Riskler, Fırsatlar ve  Sürdürülebilirlik Perspektifiyle Stratejik Bir Değerlendirme - 2025 -

Şekil 1.3 incelendiğinde, Türkiye’de tekstil sektörünün katma değer payının  2008’den 2014 yılına kadar sürekli yükseldiği görülmektedir. Ancak bu dönemden sonra  düşüş trendi içerisine girdiği anlaşılmaktadır. Bu hızlı düşüşün ana sebepleri arasında; bu  dönemden sonra kurlarda meydana gelen ani şoklar, hammadde maliyetlerindeki artışlar  ve küresel rekabet baskısıyla ilişkilendirilebilir. Özellikle 2020 yılında Covid-19  pandemisi sonrasında tedarik zincirinde görülen aksaklıklar ve enerji ve işçilik  maliyetlerinin aşırı artması, tekstil sektörünün katma değerinin düşük bir yapıda olmasına  yol açmış ve diğer sanayi yollarına karşı rekabet gücünü kaybetmeye başlamıştır (ICAC,  World Textile Fiber Demand 2024). Sonuç olarak ekonomideki konjonktüre bağlı olarak  kapasite kullanım oranlılarının da yıllara göre değiştiği ancak genel itibariyle artış  gösterdiği görülmektedir. 

3.1.2 İstihdam Seviyesi 

Türkiye ekonomisinde önemli bir paya sahip olan tekstil sektörü, emek yoğun  yapısıyla istihdam üzerinde kritik bir öneme sahiptir. Bu etkiyle birlikte üretim  kapasitesini belirleyebilmekte ve çıktı seviyesini değiştirebilmektedir. Türkiye’de 2009- 2023 yılları arasında tekstil sektöründeki istihdam değişimi Grafik 1.2.’de gösterilmiştir. 

g1.2 - Türkiye Tekstil Sektörü: Mevcut Durum, Riskler, Fırsatlar ve  Sürdürülebilirlik Perspektifiyle Stratejik Bir Değerlendirme - 2025 -

Grafik 1.2. incelendiğinde, tekstil sektöründeki istihdam düzeyinin 2014’e kadar  düzenli olarak artığı görülmektedir. Buna ek olarak 2014-2020 yılları arasında istihdam seviyesi stabil bir seyir izlemiştir. 2021 ve 2022 yıllarında istihdam en yüksek seviyesine  ulaşmış olsa da 2023 yılında bir düşüş yaşandığı anlaşılmaktadır. 

3.1.3 Türkiye’de Alt Ürün Grupları Temelinde Temel İhracat ve İthalat Kalemleri

Türkiye ekonomisinde ihracat gelirinin önemli bir kısmını tekstil sektörü  oluşturmaktadır. Sektör, üretim kapasitesi ve ürün çeşitliliği göz önüne alındığında  küresel ekonomide rekabet gücü yüksek bir yapıya sahiptir. Grafik 1.3’te 2020-2025  yılları arasında tekstil sektöründe ihracat hacmi en yüksek alt grup ürünleri gösterilmiştir.  

g1.3 - Türkiye Tekstil Sektörü: Mevcut Durum, Riskler, Fırsatlar ve  Sürdürülebilirlik Perspektifiyle Stratejik Bir Değerlendirme - 2025 -

Grafik 1.3. analiz edildiğinde, genel anlamda teknik tekstil grubunun küresel  tekstil sektörü ihracat verileriyle benzer şekilde olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, teknik  tekstil kalemi 2024 yılında %3.1 artarak 2.400 milyar dolar seviyesine ulaşmış ve  sektöründe en fazla ihracat geliri getiren alt kalem konumuna ulaşmıştır. Türkiye’nin iplik  ihracatı 2024 yılında %8.2 artış gösterip yaklaşık 2.4 milyar dolar seviyesine ulaşırken,  diğer alt kalem grupların ihracatında diğer yıllara göre azalış meydana gelmiştir. 

Türkiye’nin ithal ikameci üretim şeklinden dolayı, nihai bir malın üretiminde  gerekli olan hammadde, makine ve teçhizatı yurtdışı piyasalarında ithal etmek zorundadır  (Saygılı vd. 2010). Tekstil sektöründe de sürekliliğin sağlanması ve nihai bir ürünün elde  edilmesi için bazı hammaddelerin ülkemiz ölçeğinde üretimi yeterli olmadığından  yurtdışı piyasalardan temin edilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, 2020-2024 yılları  arasında, alt grup temelinde Türkiye’nin tekstil ürünleri ithalat değerleri Grafik1.4’te  gösterilmiştir.  

g1.4 - Türkiye Tekstil Sektörü: Mevcut Durum, Riskler, Fırsatlar ve  Sürdürülebilirlik Perspektifiyle Stratejik Bir Değerlendirme - 2025 -

Grafik 1.4 analiz edildiğinde, Türkiye’ in ele alınan dönemde en alt ürün grup  bazında elyaf ithal ettiği görülmektedir. Elyafı iplik ve teknik tekstil kalemleri takip  etmiştir. Genel olarak değerlendirildiğinde 2022 yılı sonrasında alt ürün gruplarının  ithalatında bir azalma olduğu görülmektedir. 

4. Dünyada Tekstil Sektörüne Genel Bir Bakış 

Son dönemde dünya ekonomisinde görülen dalgalı seyir tekstil sektörünün de  olumsuz etkilenmesine neden olmuştur. Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerde görülmeye  başlayan enflasyon oranları ve buna bağlı faiz oranlarındaki göreceli artış toplam talebin  azalmasına yol açmıştır. Toplam talebin azalması, başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere  tüm Dünya’da ihracat gelirlerinin de düşmesine sebep olmuştur. 

Covid-19 pandemisiyle başlayan süreçte emtia fiyatlarının artış göstermiş ve bu  artış ekonomin genişleme evresinde toplam talebin tekrar artmasıyla süreklilik  kazanmıştır. Toplam talepte yaşanan bu yükseliş aynı zamanda tedarik zincirleri yapısı  üzerinde de etki göstermiştir. Bu etkiye ek olarak yaşanan küresel bazlı krizler, fiyatların  daha da yükselmesine yol açmıştır. Özellikle enerji fiyatlarındaki ve döviz kurlarındaki  yaşanan ani dalgalanmalar tekstil sektörünü negatif etkilemiştir. Bu negatif etki ise,  doğrudan ve dolaylı olarak üretim maliyetlerinin armasına sebebiyet veriştir  (Euromonitor International, 2023). 

Covid-19 pandemisi süresince tedarik zincirlerinde aksamalar, geri dönüş  sürelerinin uzatmıştır. Bu dönemde online alışverişteki artış sebebiyle lojistik ihtiyacı,  tekstil sektöründeki işletimleri tüketiciye daha yakın üretim yapmaya itmiştir (ICAC,  World Textile Fiber Demand 2024). Sektörde bulunan büyük ölçekli üretim yapma  imkanına sahip markalar, üretim maliyetlerinin daha az olmasından dolayı işletmelerini  genel olarak Asya Pasifik bölgesine kaydırmayı amaçlamışlardır. Bu dönemde Çin ise,  ucuz iş gücü ve düşük üretim maliyetlerine sahip olmasından ötürü büyüme trendi devam  etmiştir (Euromonitor International, 2023). 

Son dönem verileri detaylı bir şekilde incelendiğinde, Asya Pasifik ülkelerinin  tekstil sektörünün gelişmesinde ve büyümesinde öncülük ettiği anlaşılmaktadır. Asya  Pasifik ülkelerinin bu konjonktürde tekstil sektöründe öne çıkmasının temel nedenleri  arasında; ekonomik kalkınmayı kuvvetli bir şekilde sürdürmeleri, gelir adaletini  sağlamaya yönelik politikaların yürütülmesine önem verilmesi ve orta sınıfın ekonomik  gücünün yükselmesi, üretim ve nihai ürün sürecindeki tedarik zincirinin geliştirilmesi,  hammaddeye yakınlık ve üretim maliyetlerinin gelişmiş ülkelere nazaran ucuz olması  gösterilmektedir. Asya Pasifik ülkelerine ek olarak İspanya, İtalya ve Fransa gibi gelişmiş  ülke ekonomilerinde de tekstil sektöründe güçlü bir büyüme gözlemlenmektedir (Euromonitor International, 2023). Bu kapsamda Dünya tekstil ve hammaddeleri sektörü  ihracatının 2015-2024 yılları arasındaki aldığı değerler Grafik 1.5’te gösterilmiştir. 

g1.5 - Türkiye Tekstil Sektörü: Mevcut Durum, Riskler, Fırsatlar ve  Sürdürülebilirlik Perspektifiyle Stratejik Bir Değerlendirme - 2025 -

Grafik 1.6, 2015-2024 yılları arasında dünya genelinde tekstil ve hammadde  ihracatının yıllık değişimini açıklamaktadır. 2015 yılında 315 milyar dolar seviyesinde  

olan ihracat değeri, genel olarak dalgalı bir seyir izlese de kademli olarak artış gösterdiği ve 2022 yılında 384 milyar dolar değerine ulaştığı anlaşılmaktadır. Ancak 2022 yılı  sonrası küresel tekstil ihracatında keskin bir azalış gerçekleşmiş ve 2024 yılında 350  milyar dolar seviyesine gerilemiştir. Bu düşüşün temel nedenleri arasında; daha önce  bahsedilen, talepteki azalma, tedarik zincirlerindeki aksama ve küresel ekonomik  durgunluk gösterilebilir. 

Bu çerçevede, 2020-2024 yılları arasında Dünya tekstil sektörü ihracatında öne  çıkan ülkeler Tablo 1.2’ te gösterilmiştir. 

T1.2 1 - Türkiye Tekstil Sektörü: Mevcut Durum, Riskler, Fırsatlar ve  Sürdürülebilirlik Perspektifiyle Stratejik Bir Değerlendirme - 2025 -

Tablo incelendiğinde, tekstil sektöründeki en büyük üretici ve ihracatçı  konumunda olan Çin Halk Cumhuriyeti; sahip olduğu düşük üretim maliyeti, devlet  teşvikleri, nitelikli istihdam seviyesi, tedarik ağının gelişmişliği ve yüksek üretim hacmi  sayesinde bu konumunu korumaktadır. Çin’in ihracat gelirlerinin yıllar itibarıyla düzenli  bir artış gösterdiği görülmektedir. Bu doğrultuda Çin, yaklaşık %40’lık pazar payıyla en  büyük tekstil ihracatçısı konumundadır.  

AB-27 bölgesi ise, Çin’in ardında dünya ticaretinde ikinci sırada yer almaktadır.  AB ülkeleri özellikle kalite ve sürdürülebilirlik temeline dayalı üretim şekillerinden  dolayı dikkat çekmektedir. Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin ihracat gelirleri de yıllar  içinde artış göstermiş olup, AB ülkeleri toplamda %20’lik pazar payına sahiptir. Bu  kapsamda AB ülkelerinde üretilen tekstil ve hazır giyim ürünlerinin öncelikle belirli  standartlarda olmasına dikkat edilmekte, sürdürülebilir üretim yaklaşımlarıyla çevresel 

sorumluluğu ön planda tutan stratejiler geliştirmektedir Aynı zamanda, Avrupa’nın  gelişmiş lojistik altyapıya ve entegre tedarik zincirine sahip olması bu alanda AB  ülkelerini öne çıkaran önemli etmenler arasındadır. 

Hindistan ise, ihracat gelirleri açısından dalgalı bir seyir izlemiş; %5,4’lük pazar  payıyla üçüncü sırada yer almaktadır. Üretim maliyetlerinin diğer ülkelere göre nispeten  düşük olması ve büyük ölçekli siparişleri belirlenen sürede karşılayabilme kapasitesi  diğer ülkelerden pozitif anlamda ayrışmasına yol açmaktadır Dünya tekstil ve hazır giyim  sektöründe Vietnam 4. sırada yer almaktadır. Bilhassa düşük üretim maliyetlerine sahip  olması ve devlet teşviklerinin artmasından dolayı son zamanlarda Çin’e rakip konumuna  gelmiştir. Bunun yanında Vietnam’ın tekstil sektöründeki hızlı yükselişi ABD ve AB ile  imzaladığı serbest ticaret anlaşmaları da büyük rol oynamıştır. Genel olarak  değerlendirildiğinde Asya tekstil sektöründe dünya ihracatının %70,6’sını  oluşturmaktadır (World Trade Organization 2025). 

Dünya tekstil ve hammadde ihracatı kapsamında sektörel bazda arz kapasitesi  hakkında bilgi içeren toplam ihracat verileri, küresel ticaretin kapsamlı bir şekilde  açıklamada yetersiz kalabilir. Daha sağlıklı bir analiz sonucu elde etmek için aynı döneme  ait ithalat verilerinin de irdelenmesi gerekmektedir. Böylelikle küresel talep yapısını,  bölgesel bağımlılıkları ve ticaretin yönünü daha net bir şekilde ortaya onulabilmekte ve  daha sağlıklı sonuçlar elde edilebilmektedir. Bu çerçevede, 2015-2024 yılları arasında  Dünya tekstil ve hammaddeleri sektörü ithalatı verileri Grafik 1.7’de gösterilmiştir.  İthalat verilerinin analizi, dünya tekstil sektöründe tüketicilerin zamanla değişin  beklentilerini ve arz-talep dengesinin detaylı bir şekilde analiz etme olanağı sunmaktadır. 

g1.6 - Türkiye Tekstil Sektörü: Mevcut Durum, Riskler, Fırsatlar ve  Sürdürülebilirlik Perspektifiyle Stratejik Bir Değerlendirme - 2025 -

Grafik 1.6 analiz edildiğinde, Dünya Tekstil ve Hammaddeleri Sektörü İthalatının  2015 yılında 275 milyar dolar seviyesinde olduğu, yıllar itibariyle dalgalı bir seyir izlese  de artan bir seyir izlediği ve 2022 yılında 351 dolar seviyesinde gerçekleşerek en yüksek  değerini aldığı görülmektedir. Bu dönemden sonra ise, 2023 ve 2024 yıllarında nispeten  azalma eğilimde olduğu anlaşılmaktadır. Bu azalma; küresel talepteki düşüş ve üretim  maliyetlerindeki artış gibi çeşitli faktörlerle açıklanabilir.  

Dünya tekstil ve hammaddeleri sektörü ithalatında 2020-2024 yılları arasında öne  çıkan ülkeler Tablo 1.3’te gösterilmiştir.  

t1.3 - Türkiye Tekstil Sektörü: Mevcut Durum, Riskler, Fırsatlar ve  Sürdürülebilirlik Perspektifiyle Stratejik Bir Değerlendirme - 2025 -

Tablo 1.7 incelendiğinde, Dünya tekstil sektöründe en büyük ithalatçı konumunda  yaklaşık %22 payla AB ülkelerinin olduğu görülmektedir. Ancak, AB ülkelerinin dünya  ithalatının giderek düştüğü, 2024 yılında bir önceki yıla göre %2.8 azalarak 70 milyar  dolar seviyesinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Küresel tekstil ithalatında ABD yaklaşık  31 milyar dolarlık değeri ve %10 payla ikinci sırada yer almaktadır. ABD’yi yaklaşık 26  milyar dolar ithalat değeri ve %8 payı ile Vietnam takip etmektedir. Türkiye, küresel  tekstil ithalatından 8. Sırada yer alırken, aldığı pay yaklaşık %2.5 civarındadır.

5. Tekstilde Risk ve Belirsizlik Dinamikleri 

Son dönemde dünya ekonomisinde, küresel ölçekte etkili olan ve GSYH  azalmasına yol açan çeşitli sosyo-ekonomik krizler yaşanmıştır.4 Risk yönetimi; kurum  ve kuruluşların hedefleri doğrultusunda uyguladıkları politikalarda ortaya çıkabilecek  belirsizliklerin sistematik olarak tanımlanmasına yardımcı olan, aynı zamanda bu  belirsizliklerin giderilmesi ve fayda maksimizasyonunu sağlanmasına yönelik stratejik  politikalar yürütme süreci olarak tanımlanmaktadır (Lavopa ve Donnelly, 2023). Küresel  ölçekte yaşanan krizlerin, firma ve şirketlerin üretimi ve sürdürülebilirliği üzerindeki  olumsuz etkilerini bu dönemde risk yönetiminin önemini bir kez daha ortaya koymuştur (Di Giulio vd., 2023; Pathak, 2022).  

Türkiye’ nin bulunduğu coğrafi konumun stratejik önemi, ekonomisinin kendine  has dinamikleri ve küresel krizlerin çok yönlü yansımaları nedeniyle risk yönetimi tekstil  sektörü açısından hayati bir unsur haline getirmiştir. Bu kapsamda risk yöntemi,  firmaların finansal risklerden üretim ve talep kaynaklı risklere kadar geniş bir yelpazede  riskleri öngörebilmesi ve uygun önlemleri zamanında hayata geçirebilmesi, rekabet  güçlerini korumaları açısından kritik öneme sahiptir. 

Türkiye ekonomisi özelinde, konjonktüre bağlı olarak ortaya çıkan ve bilhassa  makroekonomik değişkenler yoluyla tekstil sektörünün etkilenmesine yol açan; fiyatlar  genel seviyesindeki sürekli artış, döviz kurlarındaki aşırı oynaklık, enerji ve hammadde  maliyetlerindeki artış, dış talepteki azalış ve tedarik zincirinde meydana gelen  olumsuzluklar üretim sürecinde firmaları zorlamakta ve üretim kapasitelerinin  azalmasına yol açmaktadır (TCMB 2022). Söz konusu makroekonomik riskler üretim  kapasitesini etkilemesinin yanı sıra sektördeki üretimci sayısını da doğrudan  etkilemektedir. Bu kapsamda, Grafik 1.7’de 2009-2023 döneminde tekstil sektöründe faaliyet gösteren girişim sayılarını açıklamaktadır. 

Grafik 1.7 Ekonomik Faaliyetlere göre girişim sayısı (2009-2023) 

4 Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından 11 Mart 2020 tarihinde, ‘Covid-19’ küresel salgın olarak ilan  edilmiştir. Covid-19 pandemisiyle birlikte, neredeyse tüm ülkeler zorunlu karantina uygulamasına  geçmiştir. Bu durum, temel gereksinimler dışında, tüm dünyada üretimin durmasına, uluslararası ticaretin  küçülmesine, tedarik süreçlerinin yavaşlamasına ve istihdamın olumsuz etkilenmesine yol açmıştır (Sülkü  vd., 2021:349).

g1.7 - Türkiye Tekstil Sektörü: Mevcut Durum, Riskler, Fırsatlar ve  Sürdürülebilirlik Perspektifiyle Stratejik Bir Değerlendirme - 2025 -

Grafik incelendiğinde, tekstil sektöründeki girişimci sayısının yıllar itibariyle  dalgalı bir seyir izlediği anlaşılmaktadır. Bu dalgalanmalar, risk ve belirsizliklerin  yaşandığı konjonktürde tekstil sektöründe girişimcilik faaliyetlerinin etkisini göstermesi  bakımdan önemlidir. 2021-2022 yıllarında diğer yıllara göre bir artış gözlemlense de  sonraki yılda tekrar bir azalma söz konusudur. Özellikle 2020 yılı sonrasındaki dönemde  görülen girişimci sayısı artışı sektörün krizlere karşı olan direncini göstermesi  bakımından önem arz etmektedir. Ancak bu direnç kur oynaklığı, geçiş etkisinin  büyüklüğü ve maliyet artışı baskı ve dış talepteki dalgalanmalarla doğrudan ilişkilidir.  Dolayısıyla sermaye maliyetinde artışa neden olabilecek bu unsurlarda görülen  belirsizlikler yatırım kararları üzerinde etkili olduğu sonucunu ortaya çıkarmaktadır. 

Türkiye ekonomisinde, döviz kurlarında meydana gelen değişimlerin üretim üzerinde  geçiş etkisiyle birlikte doğrudan ve dolaylı etkileri söz konusudur. Döviz kurlarının yerli  para birimi karşısında değer kazanması, üretim sürecinde ithal edilen ara mal ve teçhizatın  maliyetlerini artırarak üretim maliyetlerinin yükselmesine yol açmaktadır. Aynı zamanda,  döviz kurlarındaki artış ithal edilen nihai malların da fiyatını artmakta, bu durum genel  fiyat düzeyi üzerinde baskı oluşturmaktadır (Damar; 2010,10). Bu durum, yüksek oranda  ithal ara malı ve teçhizat kullanan tekstil sektöründe üretim maliyetlerinin artmasına  sebebiyet vermekte; dolayısıyla sektörün rekabet gücünü olumsuz etkilemektedir. 

s1.4 - Türkiye Tekstil Sektörü: Mevcut Durum, Riskler, Fırsatlar ve  Sürdürülebilirlik Perspektifiyle Stratejik Bir Değerlendirme - 2025 -

Grafik incelendiğinde, döviz kurlarının 2016 yılı sonrasında artış gösterdiği ve bu  artışın 2021 yılıyla birlikte hızlandığı görülmektedir. Döviz kurlarındaki büyük ölçüde  ithal ikameci üretim şekline sahip tekstil sektörü için kritik bilgiler içermektedir. Döviz kurlarının ani artışı; maliyetlerin artmasına, karlılık oranlarının azalmasına ve yatırım  kararlarının ötelenmesine sebep olmaktadır. Buna benzer finansal risklerin ön görülmesi  firmaların sonrası dönemde; sermaye kaybı, nakit akışında bozulmalar ve borç geri  ödemelerinde zorluklarla karşılaştırmaktadır. Dolayısıyla kur oynaklığının ve geçiş  etkisinin artığı böyle dönemlerde finansal türev ürünleri kullanım gereksinimleri  artmaktadır. Bu noktada, likidite yönetiminin döviz kuru riskiyle beraber kurgulanması,  olası kur oynaklıklarına karşı geliştirilecek firmaların sürdürülebilirliğini destekleyecek  stratejik planlamalar önem arz etmektedir. 

Türkiye ekonomisi temelinde tekstil sektörü GSYH’in önemli bir bölümünü  oluşturduğu için potansiyel büyümenin kaynağını oluşturmaktadır. Özellikle iç talebin  azalması büyüme oranlarının düşmesine neden olurken, bu durum özellikle tekstil  sektöründe üretim kapasitesinin düşmesine neden olmaktadır. Üretim kapasitesinin  düşmesi ise rekabet gücünün azaltmaktadır. Bu koşullar altında, tekstil sektöründeki  firmaların rekabet gücünü sürdürebilmek için, ani ekonomik şoklara karşı daha esnek bir  üretim şekline sahip olmaları gerekmektedir. Bu ise ancak risk yönetiminin üretim,  tedarik ve finansman süreçlerine entegre edilmesiyle mümkün olabilmektedir. Grafikte 1.8’de 2010-2024 döneminde Türkiye ekonomisinde büyüme oranları gösterilmiştir. 

g1.8 - Türkiye Tekstil Sektörü: Mevcut Durum, Riskler, Fırsatlar ve  Sürdürülebilirlik Perspektifiyle Stratejik Bir Değerlendirme - 2025 -

2010 yılı sonrası Türkiye’nin büyüme oranları incelendiğinde dalgalı bir seyir  izlediği görülmektedir. Ekonomide stabil olmayan durumu açıklayan bu dalgalanmalar;  talep belirsizliği yaratmakta, yatırım kararlarını etkilemekte, finansmana erişimi  zorlaştırmak ve üretim eğilimlerini doğrudan etkilemektedir. Dolayısıyla bu durum, emek  yoğun ve iç talebe duyarlılığı yüksek olan kobi düzeyinde olan tekstil firmaları için  önemli risk unsurları barındırmaktadır. Bu bağlamda büyümede görülen dalgalanmaların  neden olduğu kırılganlıkların önüne geçmek için; uygun likidite yönteminin belirlenmesi,  esnek tedarik zincirlerine sahip olunması, talebin doğru tahmini ve üretim uygun bir  şekilde planlaması firmaların geleceği için önem arz etmektedir. Bunun yanında,  büyümenin yavaşladığı dönemlerde, rekabet avantajının korunabilmesi için; ihracata  yönelimin artması, yeni Pazar bulmaya yönelik stratejik planlamaların yapılması ve  maliyet optimizasyonlarını gözetecek politikaların belirlenmesi ayrıca önem arz  etmektedir. 

Fiyatlar genel düzeyinde gerçekleşen sürekli artış oran; hem üretim arzı üzerinde;  işçilik, lojistik, hammadde, enerji gibi girdi maliyetleri hem de tüketim talebi üzerinde  tüketicinin satın alma gücünü olumsuz etkilemesinden dolayı olumsuz etki yaratmaktadır.  Bu bağlamda; Türkiye ekonomisinde 2010-2024 dönemlerinde enflasyonda meydana 

gelen değişimler Şekil 1.5’te gösterilmiştir. 

s1.5 - Türkiye Tekstil Sektörü: Mevcut Durum, Riskler, Fırsatlar ve  Sürdürülebilirlik Perspektifiyle Stratejik Bir Değerlendirme - 2025 -

Grafik 1.5 incelendiğinde, enflasyon oranlarının 2016 sonrası artış gösterdiği,  2021 yılı sonrası ise bu artışın hızlandığı görülmektedir. Enflasyonun hızla artış gösterdiği  dönemlerde değişen maliyetler nedeniyle doğru fiyatlama yapmak zorlaşmaktadır. Bu ise,  firmaların rekabetçiliğini olumsuz etkiler. Fiyatlamada yaşanan bu zorluklar aynı  zamanda, hammadde temininde belirsizlerin yaşanmasına yol açmaktadır. Üretim  planlamasını sekteye uğramasına yol açan bu durum tedarik zincirinin aksamasına neden  olmaktadır. Enflasyon nedenleri maliyet artışları nihai malın fiyatına yansıyarak tüketim  talebi üzerinde doğrudan etki yaratmaktadır. Enflasyonist konjonktürde risk ve  belirsizlikler artığından dolayı yatırım kararlarının ertelenmesi söz konusudur. Bu  süreçte, risk yönetimi açısından, enflasyona endeksli sözleşmeler kullanmak tekstil  sektöründeki firmaların karlılığı ve devamlılığı için kritik bir unsurdur. Aynı zamanda,  Girdi maliyetleri için hedging (korunma) stratejileri uygulayarak enflasyon etkisinin  azaltılması ve maliyetlerin kontrol altında tutulması, tedarik zincirlerinin geliştirilmesi,  Esnek fiyatlama ve maliyet izleme sistemleri geliştirmek önem arz etmektedir. 

6. Sürdürülebilirlik 

Dünya nüfusunun sürekli büyümesi ve teknolojinin gelişimiyle artan yaşam  standartları tekstil sektöründe tüketim talebinin artmasına neden olmuştur (Eser vd.  2016). 2024 yılında tekstil ürünlerinin toplam tüketimi 114 milyon ton üzerinde  gerçekleşmiştir (ICAC, World Textile Fiber Demand 2024). Bunun yanında dünyada  tekstil ürünlerinin toplam tüketimi her yıl 92 milyon ton civarında ve bu atık sayısı her  yıl artmaktadır (Business Waste). Bu artış miktarına rağmen, üretilen ürünlerin yalnızca  %12 geri üretime dönüştürülebilmektedir (Business Waste). Tüketimi karşılamak için  artan üretim miktarı göz önüne alındığında doğal kaynakların hızla azalması, çevre  

kirliliğinin hızlanması, imha maliyetlerinin yükselmesi tekstil sektöründe çevresel  performansın güçlendirilmesini ve sürdürülebilirlik kavramını zorunlu kılmaktadır. 

Tekstil üretimi 2002 yılından 2015 yılına kadar iki katına çıkmış olmasına rağmen,  üretilen ürünlerin kullanımı yaklaşık %36’ı azalmıştır (UN Environment Program).  Üretim sürecinde su, enerji gibi yüksek miktarda hammadde kullanımın yanı sıra  kimyasal madde kullanımın da yüksek olması, doğal kaynakların hızla tüketilmesine ve  bu kaynakların ciddi düzeyde kirlenmesine neden olmaktadır. Üretimde kullanılan atık  ürünlerin genellikle yakılarak imha edilmesi sera gazı emisyonun da artmasına neden  olmaktadır (Ellen MacArthur Foundation, 2023). Tüm bu etkiler birlikte ele alındığında,  sürdürülebilir hammadde kullanımı, döngüsel üretim modelleri ve geri dönüşüm Dünya  eko-sistemi için küresel çapta bir zorunluluktur. Bundan dolayı uluslararası kurum ve  kuruluşların sürdürülebilirlik adına regülasyonlara yönelmektedir. Grafik 1.9’da Ülke genelinde tekstil atıklarının miktarı gösterilmiştir. 

g1.9 - Türkiye Tekstil Sektörü: Mevcut Durum, Riskler, Fırsatlar ve  Sürdürülebilirlik Perspektifiyle Stratejik Bir Değerlendirme - 2025 -

Grafik1.9 incelendiğinde her yıl en fazla tekstil atığı üreten ülkelerin başında Çin  ve ABD geldiği görülmektedir. Bu ülkeleri Hindistan, İtalya ve Almanya takip etmektedir.  her yıl üretilen ürünlerin yaklaşıl %57’si aynı sene sonunda tekrar çöpe giderken bu  ürünlerin yaklaşık %25’i yakılarak imha edilmektedir (Business Waste).  

Tekstil sektöründe üretilen ürünlerin yaklaşık %60 fosil yakıt yani, plastik temelli  kumaşlardan üretilmektedir. Bunun yanında pamuklu ürün üretimi için her yıl ortalama  24 milyon pamuk, 93 milyar metre küp su tüketilmektedir. Bunun yanında polyester ürün  üretmek için her yıl ortalama 70 milyon varil petrole ihtiyaç duyulmaktadır. Dünya  okyanus kirliliğinin %9’una tekstil sektörü neden olmaktadır. Tekstil endüstrisi CO2’ nin  

%10’unda sorumludur ve ayrıca 2030 yılına kadar küresel bazda 1.24milyar  karbondioksit emisyonundan sorumlu olacağını tahmin edilmektedir (Business Waste).

SONUÇ VE ÖNERİLER 

Tarihsel süreçte tekstil sektörü hem dünya ekonomisinde hem de Türkiye  ekonomisinde en önemli sanayi kollarından biri olmuştur. Türkiye ekonomisi ölçeğinde,  istihdam ve ihracat potansiyeliyle ön plana çıkan tekstil sektörü, cumhuriyetin erken  dönemlerinden itibaren büyüme ve kalkınmanın lokomotifi konumunda yer almıştır. 

Türkiye ekonomisinin 1980’li yıllarla birlikte ekonomisinin dışa açılması sanayileşme  sürecini arttırırken, ithalata dayalı üretim şekline sahip olması, konjonktüre bağlı olarak  yaşanan enflasyonist baskılar, döviz kuru dalgalanmaları gibi maliyet artışına neden olan  etmenlerden doğrudan etkilenmesine neden olmuş, bu da özellikle küresel tedarik  zincirlerinin yeniden yapılanmasına neden olmuş ve sektörün sürekliliğini tehdit emiştir.  

Bilhassa, Covid-19 pandemisi sonrası görülen arz-talep dengesizlikleri ve buna  bağlı ortaya çıkan güvensizlik ortamı, risk ve belirsizliklerin artmasına neden olmuş,  dolayısıyla piyasaları bundan olumsuz etkilemiştir. Finansal piyasaları etkileyen bu  konjonktürde, üretim maliyetleri artmış ve yatırım kararlarının ertelenmesi söz konusu  olmuştur. Bununla beraber, ithalata bağımlı hammadde ve teknolojik dönüşüm ihtiyacı  artmıştır. Bu ise, özellikle küresel rekabet gücünün azalmasına yol açmıştır. Tekstil  sektöründe görülen bu dönüşüm yapısal reformların önemini bir kez daha ortaya  koymuştur. 

Bu kapsamda, Türkiye tekstil sektörünün küresel rekabet gücünü koruyabilmesi  ve hâlihazırdaki sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için; üretimde teknik tekstil ve akıllı  tekstil gibi alanlara yatırım yapılarak katma değeri yüksek ürünlere yönelinmesi önemli  stratejik adımlar arasında yer almaktadır. Benzer şekilde, verimlilik odaklı üretim  modelleri temel alınarak dijitalleşme ve otomasyon ile üretim süreçlerinde dijital  teknolojinin kullanımının artırılmasına önem verilmelidir. Ayrıca, enerji ve hammadde  çeşitliliğini artıracak politikalar gözetlenmesi sektörün sürdürülebilirliği açısından kritik  önem arz etmektedir. Bu amaçla, tekstil sektörünün enerji ve hammadde bağımlılığını  azaltacak, yerli üretimi teşvik edecek politikalar hızlanmalıdır. 

Türkiye’ in ekonomik yapısı göz önüne alındığında; yüksek enflasyon beklentisi,  döviz kuru oynaklığı, tüketim talebindeki değişimler tekstil sektöründeki risk yönetim  stratejilerinin önemini ortaya koymaktadır. Bu kapsamda, firmaların risklerini kontrol  altında olmasını sağlayacak finansal koruma araçlarının kullanımı yaygınlaşmalıdır. Bu  amaçla, yeni pazar arayışı ihracat stratejileri konjonktüre uygun olarak belirlenmeli ve 

farklı destinasyonlarda fayda maliyet analizi dahilinde yeni ihracat fırsatları  oluşturulmalıdır. 

Genel olarak değerlendirildiğinde Türkiye, tekstil sektöründe köklü bir geçmişe  ve yüksek üretim potansiyeline sahip bir ülkedir. Lakin bu yüksek üretim potansiyelinin  sürdürülebilir olması için hem mikro hem de makro düzeyde çağın gerekliliklerine uygun  politikaların yürütülmesi ve karşılaşılabilecek ekonomik sorunlara karşı güçlü ve dirençli  politikaların hayata geçirilmesi gerekmektedir.

KAYNAKÇA 

Aras, G. (2006). Avrupa Birliği ve Dünya Pazarlarına Uyum Açısından Türk Tekstil ve  Konfeksiyon Sektörünün Rekabet Yeteneği. Mart Matbaası, İstanbul, s. 59. 

Arslan, K. (2008). Küresel Rekabet Baskısı Altında Tekstil ve Hazır Giyim Sektörünün  Dönüşüm Stratejileri ve Yeni Yol Haritası. MÜSİAD Araştırma Raporlar, 57, İstanbul.  23-98. 

Aydoğdu, G. (2012). Hazır Giyim ve Konfeksiyon Araştırma Raporu. Çukurova  Kalkınma Ajansı, 5-29. 

Bayraktar N. ve Seker A. (2022). ‘The Power Of Turkey In Textile Export and The  Dimension Of Competition With China’ /Pressacademia.2022.1577 PAP- GBRC-V.15- (9),54-58. 

Beriş E.H. (2008). ‘‘Türkiye’de 1980 Sonrası Devlet Sermaye İlişkileri ve Parçalı  Burjuvazinin Oluşumu’’, Ekonomik Yaklaşım, 19 (69), 33-45. 

Bulut N.G. 82024) “Türkiye’de Tekstil Sanayiine Tarihsel Bir Bakış,” Türk Tarih  Kurumu. 

Damar O. (2010). Türkiye’de Döviz Kurundan Fiyatlara Geçiş Etkisinin İncelenmesi,  (Uzmanlık Yeterlilik Tezi). Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Ankara. 

Demir E. ve Önder K. (2023). ‘Avrupa Birliği’ne Aday Ülkelerin Tekstil ve Konfeksiyon  Sektörünün Karşılaştırmalı Rekabet Gücü Analizi: 2010-2020 Dönemi’ , Bucak İşletme  Fakültesi Dergisi, 6 (1), 64-86. 

Di Giulio, G. M., Mendes, I. M., Campos, F. D. R., & Nunes, J. (2023). Risk governance  in the response to global health emergencies: understanding the governance of chaos in  Brazil’s handling of the Covid-19 pandemic. Health Policy and Planning, 38(5), 593–608 

Ekti, E. (2013). “Tekstil Sektörü Raporu”, Doğu Marmara Kalkınma Ajansı Düzce  Yatırım Destek Ofisi, 1-39. 

Euromonitor International, (2023), https://www.euromonitor.com/global-overview-of the-textile-and-leather-products-industry/report

Güleryüz, Ö. (2011). Küresel Gelişmeler Işığında Türkiye’de Tekstil Sektörü ve Geleceği.  Tezsiz Yüksek Lisans Bitirme Projesi, T.C. Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal  Bilimler Enstitüsü, Isparta 

International Cotton Advisory Commite (2024). ‘ World Textile Demand Report’ 

İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatci Birlikleri (2013). ‘Tekstil Sektörü İhracat  Performans Değerlendirmesi 2013 Ocak Mart’, 

İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçılar Birliği (2024). ‘ Dünya Tekstil ve  Hammaddeleri Sektörü Dış Ticaret Raporu’ İstanbul  

Lavopa, A., & Donnelly, C. (2023). Socioeconomic resilience during the COVID-19  pandemic. The role of industrial capabilities. Structural Change and Economic Dynamics.  https://doi.org/10.1016/j.strueco.2023.06.004 

Nuñez A. M. vd. (2023). ‘Risk governance in the textile/clothing industry: A case study  in medium enterprises’ Dutch Journal of Finance and Management, 6 (2), 1-13. 

Owen, R., ve Pamuk, S. (1999). A History of the Middle East Economies in the Twentieth  Century. Harvard University Press, Cambridge, 10-30. 

Özgür, İ. (2006). Türkiye’de Tekstil ve Konfeksiyon Sektörünün Durumu ve Çıkış  Stratejileri. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler  Enstitüsü, İstanbul. 

Özyazgan, V. (2012). Türk tekstil sektörünün sorunlar ve çözümü üzerine bazı düşünceler.  Anadolu Bil Meslek Yüksekokulu Dergisi, (25): 70-81. 

Saygılı Ş. vd. (2010). ‘Türkiye İmalat Sanayiin İthalat Yapısı’ TCMB, Ankara 

Sülkü N.S., Çoşar K. ve Tokatlıoğlu Y. (2021). ‘Covid-19 Süreci: Türkiye Deneyimi’,  Sosyoekonomi, 29 (49), 345-372. 

Şahbudak E. ve Şahin D. (2016). ‘Tekstil ve Hazır Giyim Sektörünün Dış Ticaret Yapısı:  Türkiye ve AB-15 Ülkeleri Örneği’, Kesit Akademisi Dergisi, 2 (4), 125-139. 

Şentürk, C., Erdal, Y. ve Türkyılmaz, O. (1976). Türkiye’de pamuklu tekstil sanayinin  tarihsel gelişimi ve bugünkü durumu. TMMOB, Makine Mühendisler Odası Tekstil  Raporu.

The Ellen Macarthur Fondation (2023). ‘ Annual Impact Report And Consolidated  Accounts’ 

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (2022). Yıllık Faaliyet Raporu 2021, Ankara 

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (2025). İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı  Raporu, Ankara 

Türkiye İhracatçılar Meclisi (2024). ‘İhracat Raporu’  

Türkiye Cumhuriyeti Sanayi Genel Müdürlüğü (2022). ‘Tekstil, Hazır Giyim, Deri ve  Deri Ürünleri Sektör Raporu’  

Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğü (2022). ‘Tekstil ve  Hammaddeleri Sektör Raporu’  

Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (2021). ‘Tekstil Sektörü Analiz  Raporu ve Kılavuzu, TR32 Bölgesi’, Ankara. 

Uludağ İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterlikleri Ar – Ge Şubesi (2020). ‘Türkiye Tesktil  Sektörü ve Bursa, Bursa. 

Uyanık, S., and Çelikel, D. C.(2019). ‘ Türk tekstil endüstrisi geneldurumu’, Teknik  Bilimler Dergisi, 9(1), 2019, pp. 32-41. 

Yıldırım, H. (2023). Türkiye’de Tekstil, Giyim Eşyası ve Deri Sektöründe Kârlılığın  Makro ve Mikro Dinamikleri. Fiscaoeconomia Dergisi, 7(1), 789-807. 

World Trade Organization (2025). ‘Global Value Chains Sectoral Profiles’ Textiles and  Clothing Industry 1.10. 

World Trade Organization (2023). ‘World Trade Statistical Review 2023’ 

Bu gönderi şu adreste de mevcuttur: English